bugün

bu metin yevgenizamyatin adlı eksi sozluk yazarına ait bir makalenin ilk kısmıdır. yazılalı yaklasık uc sene oldu ve daha sonra kendisi tarafından imha edildi. elbetteki durduk yerde yazılmadı.yazılmasına sebep olan durumu da zamanında acıklamıstım. uc sene gecti ama basta psikiyatrlar olmak uzere kimsenin sesi cıkmadı bu sure zarfında. bu metni onların gozune sokmak lazım anlasılan ilgilerini cekmesi icin. buyrun okuyun,

"uzun zamandır devam eden toplumsal ayrımcılık ve sistemli olarak yok sayılmak nedeni ile delirdiler cevabını gönül rahatlığı ile verebileceğimiz soru cümlesi.
5 yıl boyunca çalıştığım hukuki danışma merkezinde görüştüğüm 678 kadın ve unifem ile ortak gerçekleştirdiğimiz 2 proje ile ulaştığımız 1000 kadınla yaptığımız çalışmaların sonuçlarına göre kısaca delirme nedenlerini sukunetle açıklamaya çalışacağım. erkekleşmek mi, kadının insan hakları için mücadele etmek mi siz karar verin. hayat sadece şehirden ibaret değil, şehirde sadece taksimden ibaret değil. bir arka sokağa geçtiğinizde bu ülke insanlarının gerçek yaşamlarını görüyorsunuz. aman efendim o latif kadınlar neredeler şimdi ağlamaları hiç inandırıcı gelmiyor açıkçası. kim latif, nerede, ne kadar latif?. maslakta kulelerde çalışan kadınların, tüm kadınlarla oranlandığında orana bile girmeyenlerin mi göğüsleri küçülmeye başlamış aniden.
"kadınlar neden bizlere özgü hırsların peşinde?" sorusunun cevabı da kendi içinde gizli. siz kimsiniz?. erkekler. kadınlar hangi yeni hırslar nedeni ile çamura bulanmışlar peki?. sizinle aynı yerde, aynı işleri yaparken ve aynı hayatı yaşarken. e bunda ne gariplik var. yaşam çamur içinde ise kirlenmemek için yaşamayalım mı?. para kazanmak için terleyip, diğerleri ile mücadele etmeyelim mi?. kimsenin bizim letafetimizi korumak için yanımızda branda ile dolaşmasına gerek yok. yaşam koşulları hepimiz için aynı ve hepimiz çamurluyuz. bizler artık evlerimizde tertemiz çamaşır suyu kokarak oturmak istemiyoruz. zaten yüzyıllardır oturuyoruz üç koltuklu oturma odalarında. annelerimiz, babaannelerimiz hala pırıl pırıl otururlar, altın günlerinde 3 yumurtalı keklerini pişirirken.
2002 yılının ocak ayına kadar medeni kanunumuzda halen evin reisi erkektir, çocuğun velayeti konusunda taraflar uyuşamazsa erkeğin oyuna başvurulur, ortak evi erkek seçer, evi geçindirmekle erkek yükümlüdür, kadının bir işte çalışması erkeğin onayına bağlıdır(bu 2000 de kaldırılmıştı galiba) ibareleri yer almakta idi. neden peki?. kadınlar salak mıydı da birden 2002 yılında kendileri ile ilgili kararların alınışında söz hakkına sahip oldular...sadece artık istemediklerini söylediler. hepsi bu. hiç söylemedikleri şeyleri söylüyorlar artık. kanunların değişmesi sadece yol açar yoksa hayatı değiştirmez. değiştirmedi de zaten. bir kaç şanslının dışında anadolu denilen büyük coğrafyada ve tabi ki büyük şehirlerin gece kapanan kapıları ardında bambaşka yaşamlar yaşanıyor.
bize başvuru yapan gözleri mor kadınlara soracağım artık, ne istiyorsunuz neden erkekleştiniz?. neden çamurlara bulanıp çocuklarınızla işsiz, parasız, ailesiz tek başınıza yaşamaya çalışıyorsunuz. hep sizin adınıza birleri mi konuştu?. bakın burada da yine bir kadın uzmanı *, sizlerin çok değiştiğinden şikayetçi. evet kadınlar değişiyor. gecekondularda bile. okuma yazma öğreniyor, kazandıkları paraları kendileri için kullanmaya başlıyor, dayak yediklerinde ne yapacaklarını biliyor ya da öğrenmek için çaba sarfediyorlar. belki de o başkaları tarafından yapıştıran letafet etiketi, sıkıntıdan başka bir şey getirmiyordur kadınlara. belkide görmek istediğinizi gördüğünüzü zannediyorsunuzdur.
13 yaşında 6 kişinin tecavüzüne uğradıktan sonra, bir çocuk dünyaya getiren ve bu olayları yıllar boyunca, babasından korktuğu için anlatamayan kıza soracağım. sanıklar delil yetersizliği nedeni ile beraat ettiğinde ne hissettin?. ya da 13 yaşındaki kızın rızası kavramı mahkemede tartışıldığında bu soruyu sormalıydım. duymaz beni artık ama bu olaylardan sonra neden evden kaçtığını ve antalya'daki barlarda dolaştığını, neden 45 yaşında bir adamla beraber yaşadığını da sormak istiyorum.
yada amcasının oğlunun tecavüzüne uğradığı için ailesi tarafından ölüm kararı alınan kadına mı sorsam sorumu. o küçük köyü terkedip, neden istanbul'da temizlik işi bulmaya çalıştı.
bir dakika bir dakika, vücudunda 30 sigara yanığı ile evden ölmek üzere iken kaçana mı sorsam acaba?. sonra yeniden başka bir adamla evlenip, dayak yemeye neden devam ettin diye?.
başka bir fikrim var. ilk görüşmesini yaptığım ve evlerini, kocalarını, ailelerini terk etmek istemelerine rağmen, işleri ve paraları olmadığı için yaşamlarını letafet içinde sürdürmeye devam edenlere soralım. yeni bir şans verilse aynı hayatı yaşamak isterler miymiş?. ben susayım siz sorun.
baba, oğul, eş, kardeş malı değil kendimiz olmak için çabalıyoruz derler belki. belki bu tertemiz, izole, kırık dökük, kenarda hayatlar sıkmıştır hepimizi. fantazilerinizi süsleyen o temiz cariyeler de köylerden kaçırılıyordu bilirsiniz.
en iyisi kendime sorayım. ben neden değişiyorum ?. neden paramı kazanmak, tabi olmamak, canım ne isterse onu yapmak, latif ve nazenin olmamak istiyorum. çamura bulaşmayı neden seviyorum?.
belki de sıkıldık artık, bizleri görmek istediğiniz gibi olmaktan. artık canımız ne isterse onu yapacağız.
yoksa bu konular sizin bahsettiklerinizle ilgili değil mi?. gülerim. aslında konumuz bu."

evet, okudugunuz metinde kadınların ezildiginden sikayet ediliyor. ama aslında ezilen kadın degil birey. turkiye de birey kulturu ve merkezli bir hukuk sistemi yoktur.
kadın sorunu birey sorununun bir alt basamagıdır ve birey ana baslıgı altında masaya
yatırılması gerekir. yoksa "kadıncılık" yaparak bir noktaya varılamaz. porno sektorunu
surukleyen cins kadın cinsidir ve batıda kimse kimsenin kafasına silah dayayarak
porno film cevirmeye zorlamıyor. kadının kendi hemcinsine ihanet ettigi durumda
pozitif ayrımcılıktan bahsedilemez. yani sorunu "kadıncılık" yaparak feminist cıkıslarla
cozemezsiniz, mesele birey ve birey merkezli bir hukuk sistemi sorunudur.

(bkz: erkeklesmis kadınlar)
(bkz: erkeklesmis kadınlar ve seks)
(bkz: #3681926)