bugün

galatasaray başlığına entry girip de altına "edit: galatasaraylıyım" yazmak gibi olacak bu belki ama;

benim babam da bir işitme* engelli.

annemin henüz ilk çocuğu kucağındayken, doğum ziyaretine gelen komşu teyze annemin kulağına eğilmiş ve demiş ki; "dilsizin çocuğu da dilsiz olur". işte bu cümleden sonra annem aylarca ilk kelimeyi duymayı beklemiş ilk çocuğundan. korkarak, endişeyle beklemiş o ilk kelimeyi.

neyse ki o ilk kelimeyi bir gün duymuş. ben annemin son çocuğuyum, bütün kardeşlerim de benim gibi gevezedir, çok şükür ki o komşu teyze yanılmıştı, annemi bir hiçle endişelendirdiğiyle kalmıştı.

ben, annem duyan-konuşan birisi olduğu için babamla el hareketleriyle konuşmayı pek de öğrenemedim, babamla konuşmam gerektiğinde annemi tercüman olarak kullandım hep.

birkaç dakika önce babam internette dilsizlerin oyun oynadığı bir videoyu izlerken görene dek anlamadım gerçeği.

gerçek şu ki, onlar özürlü değilller, sadece bizim dilimizden konuşmuyorlar.
bizim dilimizden konuşmuyorlar diye özürlü sayıyorsak eğer onları, sokakta görünce "calay!" diye çağıranlar varsa eğer hala onları, biz de özürlüyüz arkadaşım.

dediğim gibi, sadece bizim gibi konuşamıyorlar diye özürlü sayıyorsak eğer onları, biz de onlar gibi konuşamıyoruz, onların konuştuğunu anlamıyoruz.

yani, biz de özürlüyüz arkadaşım, biz de.