bugün

inançlı insanların çoğu zaman “insanı diğer canlılardan ayıran şey ruhtur” deyimini duymuşsunuzdur. Elbette bazı inançlılar bu ifadeyi doğru kabul etmeyip “insanı diğer canlılardan üstün kılıp diğer canlılardan ayıran bir özellik yoktur” diyebilir. Bu kimseler bu yazıyı dikkate almayabilirler.

Yukarıdaki ifadeyi savunan bir insanın ruh kavramından ne anladığını şu maddelere indirgeyebiliriz:

1- Canlılık
2- Akıl
3- Bilinç

Öncelikle (1) numaralı madde için "ruh" kavramının insanı diğer canlılardan ayırmak için kullanılamayacağını belirtmeliyim. Zira eğer ruh dediğimiz şey canlılara canlılık özelliğini veren cevher ise tıpkı insanlar gibi diğer tüm canlılarda da bu cevher bulunmalıdır. Bu da insanı diğer canlılardan ayıran özelliğin ruh olmadığı anlamına gelir. Kaldı ki canlılığı da cansızlıktan ayıran herhangi bir şey yoktur. Zira canlılığın temelinde bizzat cansız kimyasal ve fiziksel reaksiyonlar yatar.

Eğer ruhtan kasıt akıl ise bu da ruhun "diğer canlılarda bulunmayıp insanlarda bulunan bir cevher" olmadığını gösterir. Zira memelilerde en yaygın olmakla birlikte diğer canlıların da akıl yürütebileceğini biliyoruz. Gerek alet kullanabilen kargalar gerek kendini savunmak için alet yapan şempanzeler ve diğer sayısız spesifik örnek diğer canlıların da akıl yürütme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor. Yalnızca insan türünün parmak yapısı alet yapımına daha elverişli şekilde evrimleştiği için akıl yürütme yeteneği de ve doğal olarak beyin de daha fazla gelişti. Fakat bu gelişimi tek bir nesle borçlu olmadığımızı söyleyebilirim. Bu gelişim nesiller içerisinde gerçekleşti ve akıl yürütme yetisi "ilk insanın babası(eğer inançlı kabul ediyorsa) insan değildi. Ademe ruh üflendi ve birdenbire akıl yürütme yetisine sahip oldu" denilecek şekilde oluşmadı.

Eğer ruhtan kasıt bilinç ise bu konu biraz daha karanlıkta kalacaktır. Zira bilincin ne olduğu, diğer canlılarda olup olmadığı ve hatta sizden başka bir bireyin bilince sahip olup olmadığı kesin değildir. Fakat fizikalist açıdan bakacak olursak bilinç dediğimiz şey farkındalıktır ve bizzat beyindeki nörolojik aktivitelere dayanır. Farkındalıkta bir bireyin çevresinin farkında olmasını gerektirir. Peki bir bireyin çevresinin farkında olduğunu nasıl anlayabiliriz: Elbette davranışlarından. Eğer birey çevresinde gerçekleşen şeylerden ders çıkarıyor, onları öğrenip bu yeni bilgiler sonucunda çıkarımlarda bulunuyorsa ve hatta davranışlarını bu bilgiye göre düzenliyorsa o bireyin çevresinin farkında olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde tanımlandığında bilinç kavramı ve doğal olarak ruh kavramı yine insan türüne özgü bir özellik olmaktan çıkacaktır. Çünkü çok sayıda deney bize diğer canlı türlerinin buna benzer bir öğrenme mekanizmasının olduğunu göstermektedir. Gerek B. Bertram'ın deve kuşlarına yönelik gözlemleri, gerek M. Elgar'ın serçelerin karar alma mekanizması üzerine yazdığı makaleler, gerek Cheney ve Seyfarth ikilisinin vervet maymunlarının iletişimine dair elde ettikleri bilgiler bize farkındalığın ve öğrenmenin diğer canlı türlerinde de bulunduğunu gösteriyor.

O halde diyebiliriz ki insan türünü diğerlerinden ayıran özellik, inançlıların deyimiyle ruhun işlevi, söz konusu incelemeler doğrultusunda mümkün gözükmemektedir. Sizin de "insanı insan yapan ruhtur" deyiminizden vazgeçmeniz gerekiyor. Zira doğanın bir parçası olmanın verdiği haz hem doğa bilimlerine ilgiyi daha fazla arttırıyor hem de insanın çok daha fazla merak etmesini sağlıyor.