bugün

varlık felsefesinin kalbinde yatan sorunlardan biridir. insanlığın tarihinde baktığımızda, ortaya koyduğu eylemler,inşa ettiği somut şeyler, ortaya koyduğu değerler ışığı altında kendini tezahür etmeye çalışan şey nedir? insanın oluşturduğu kültür, hayatta kalma çabası, hedefleri, ölümsüzlük hissiyatının kaynağı, aslında üzeri perdeli olan hakikatin bir tezahür etme şekli midir? hegel'in tin'in kendisini açmasıyla kastettiği, aslında insan ruhunun kendini tecessüm etme şekli midir? peki bizler, geriye çekilip, her şeyin ötesinde,gerisinde yatan kendini insan etkinliğinde, kültüründe saklamış olan hakikati görmek için ne yapabiliriz? kuantum fiziği, sicim teorisi gibi güncel fizik teorileri ve anlayışları, fiziki dünyayı, hatta biyolojik canlılığı da kapsayacak bir gerçeklik anlayışı ortaya koymaya çalışan disiplinlerden. peki ortaya konan bilgiler, biz insanoğlunun görmeyi reddettiği hakikatin sadece farklı bir formda açıklanmasından başka bir şey değil midir aslında? gerçekten var olan belki de ruh'tur. elimizdeki teorilerin açıklamaya yetmediği, her zaman aklımızın köşesinde bizi kemirip duran şey insanın maddeye indirgenemeyecek olan bir hakikatin vücuttaki yansıması mıdır aslında ruh? ve insan var oldukça, kendini aramaya devam edecek olan insan ruhu, bu arayışın nedenini sorgularken aslında, yaşamın, bunu sorgulamanın ta kendisi olduğunu mu öğrenecektir?