bugün

altan erkekli'nin tek başına oynadığı oyun. *

yaşamak
sadece yaşamak
sessizce yaşamak
insanca yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
korkusuz yaşamak
hesapsiz yaşamak
çıkarsız yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
parasız yaşamak
çaresiz yaşamak
sevgisiz yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
sularla yaşamak
rüzgarlarla yaşamak
dostlarla yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
ölümle yaşamak
acıyla yaşamak
hasretle yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
düsüncenle yaşamak
yüreğinle yaşamak
sesinle yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
düşünle yaşamak
gününle yaşamak
anılarla yaşamak
inadına inadına yaşamak

yaşamak
coşkuyla yaşamak
onurla yaşamak
sevgiyle yaşamak
inadına inadına yaşamak
altan erkekli'nin tek başına harikalar yarattığı tiyatro oyunu.
kendisine saygı, sevgi duyma sebebi. samimiyetin, yeteneğin tavan yaptığı oyun.
Önce dişlerimiz dökülecek, derilerimiz sarkacak sonra. Ve tek tek tanıdıklarımız düşecek ellerimizden. Bizse sallanan koltuğumuzda, omuzlarımızda sıcacık şallar olsa bile kemiklerimizin titremesine engel olamadan ömrün sonunu bekleyeceğiz yalnız ve mağrur. Ya hüzünlü ya da mutlu bir halde gideceğiz Azraille olan son randevumuza. Eğer biz Mirandola'nın dediği gibi bu dünyaya atılmışsak, bu kötü durumu iyiye çevirmek bizim tek gayemiz olmalı. Çünkü artık bu dünyaya itildik, tamamiyle buraya aidiz. Dünyalıyız, dünyada yaşayan her hangi bir şey değiliz. Daha tikele indirgemek gerekirse Ankara'da yaşayan, buraya zincirli küçük insanlarız. Günlerimiz karıncalar gibi uğraşıp didinerek, her şey bittikten sonra toplaşıp yemek yiyerek geçiyor. Bu da şüphesiz ki can sıkıntısına ve varoluşumuzdan şüphe duymamıza yol açıyor. Sadece görüntüden ibaret yaşayanlar haline geliyoruz. Dağlar gibi engin kanatlara sahipken, onlar gibi kanat tüylerimiz koparılıyor bir bir yerinden.

''Dağlar kanatlıydı eskiden. istedikleri zaman uçup, istedikleri an konuyorlardı. Onların uçması iyiydi de konmaları kötüydü. Çünkü toprak ananın canını yakıyorlardı. Bunu gören tanrı acıdı da toprak anaya, dağların kanatlarını kesti. Kesilen kanatlar bulut oldu. Ondandır bulutların dağlar dağlara koşması..''

Bizlerinse kanatları içeri dönmüş, bulutlar da biziz dağlar da. Yerlerinden çıkmaları, yeniden özgürce dalgalanmaları için kendimize hareket katmalıyız. Ancak bu şekilde ruha sahip oluruz, aksi takdirde dışarıdan yönlendirilen rutin ruhsuzlar olarak kalırız.

Peki bu kadar saplanmışken koşuşturmacaya, bizi ruhlandıran şeyler nedir? Belki de sadece bir çiçeğe bağlanmak, onun kokusunu içinde hissetmektir. Karıncayı ya da bir böceği ezdiğinde ağlamaktır. Yalnızlıktan bunaldığında bir ağacı yaren yapmaktır kendine, sırtını ona yaslamaktır, onunla bir bütün olmaktır. Ağacın başından aşağı yapraklarını dökmesini seyretmektir. Eymir'de şarabını yudumlarken suyun ayak ucuna kadar sokulmasına izin vermektir. Kale Bedesten'de kömürde türk kahvesi içmektir TRT radyosu eşliğinde. Meyhanede Zeki Müren dinlemektir bardağın dibini görmeden. Dostlarla beraber Backwoods solumaktır rakının yanında. Alacakaranlık vaktinde ayaklarını Ankara çatılarından aşağı sallandırmaktır. Sonbaharda aşkı yaşamaktır terastan manzarayı seyrederek. içine şehrin havasını çekmektir, başıboş köpekler gibi keşfetmektir gizli saklı her köşeyi.

Bazen sadece gözlemlemek yahut dinlemektir diğerlerini. Soğuğa karşı dayanıklılığını Atatürk Meydanında ya da Sakarya'da Dimitrakopulo içerek sınamaktır. Ruhlu olmak herşeye rağmen kalpten sevmektir, ölenle ölmemek, çemberin içinde ya da dışında, Ankara'da inadına yaşamaktır.
inanmak kendine
Suçsuzken
Ve omzunda bunca yük
Sıra beklerken
Seni bir daha
Bir daha uğratmaya hüsrana

Güvenmek kendine
En mutsuz anında kendinin
Ve en mutlu anında onun
Susmak ve göstermek ne kadar
Sevdiğini onu

Yenilmek kendine
Başaramadığın zaman
Ve o bir kahraman olunca
Masallardaki bilinen
Kahraman sensen

Yaşamak kendine,
Yaşamak, inadına
Yaşamak... *
yaşayamadıklarımızın inadına yaşıyorum bu hayatı sensiz
ve biliyorum kim olsa yerimde anlardı inadına yaşanmayacağını
ama gün gelecek birbirimizin gözlerinde kaybolacak bakışlarımız
ve o gün keşfedeceğiz bu aşkın en çok ikimize yakışacağını
giymekten mi korkuyorsun bu aşkı
yoksa sen hiç hayatında aşık olmadın mı
eğer olmadıysan bilemezsin zaten
sevmenin inanılmaz hazzını
gökyüzünü bile sen boyarsın her sabah maviye
her bahar sen açtırırsın çiçekleri
yoksa sen hiç sevmedin mi
sevseydin korkmazdın hiçbir zaman
aşkı gönlüne ortak etmeyi
yazlar gelip geçer
elinde sonbahar kalır
günler uçup gider
anılar sadece gözlerinde canlanır...

cem iltir
herkese ve her şeye rağmen başının dik, alnının açık ve güzel yüreğinle inadına hayata sarılmaktır.
yaşamı sinir küpü haline getirmekten başka bir şey değildir. inadına değil onla yani yaşamla yaşamayı bilmek gerekmektedir. bu hataya ancak hepimizi düşeriz yaşam gibi bir şeyi bile inat gibi bir duyguyla harcarız.
çok kıro bir isme sahip dizi.
yeni başlayan inadına yaşamak dizisi hakkında detaylar buradadır. bkz. http://www.inadinayasamakizle.net
sona ermiş dizidir. izleyen bir kişi varmıydı acaba; böğğ sanem çelik, böğğğğğ oktay kaynarca!

http://www.sacitaslan.com...-kaldirildi-haberi-157370
Sırf sanem çelik yüzünden bitiğini düşündüğüm dizi. Yazık oldu çok güzel diziydi..
basrolunde sanem celik'in oynadigi cok guzel, harika bir dizi, sona ermistir...