bugün

altıncı nesil yazarlarımızdan "ille de heaven" in ölmesi durumu. moderasyon bizleri gelişmeler kısmından haberdar etmiştir. allah rahmet eylesindir.

edit: bide ditty vardı. ölüm çok kötü sevgili sözlük çook...
allah rahmet eylesin.
allah sıralı ölüm versin derler ya. ölümün iyisi yoktur bilirim ama evlat acısı da çok kötü derler. ailesine başsağlığı diliyorum. inşallah yaptığı minicik iyilikler bile kat kat sevap olup üzerine nur gibi yağar.
moonlight sonata tarafından 8 temmuz 2009 saat 16:10'da gelişmeler bölümünden duyurulmuştur:

"sevgili uludağ sözlük yazarları,

maalesef bugün üzücü bir haberle karşınızdayız.

sözlük yazarlarımızdan ille de heaven vefat etmiştir.

kendisine allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.

uludağ sözlük moderasyonu"
Allah rahmet eylesin. . .
haberdar olan herkesi ister istemez üzen vefat.

ha birde bunun üzerine bir düşünün bakayım. şu sanal ortamda her gün birileri, birilerinin kalbini kırıyor, düşman ediniyor.

alın işte belki yarın o kalbini kırdığınız yazar veda edecek.

değer mi?
nasıl oldugu hakkında bir bilginin hala yazılmadıgı halde niye acıldıgı anlasılmayan başlık.manyakmısınız bi de başlık acıyorsunuz döşeyin nick altına entarilerinizi tatmin olun..
son entryi ile sanki bizlere veda etmiştir, "gitme" diyerek. ama sen gittin güzel kız. aşk olsun çocuk sana aşk olsun...mekanın cennet olsun.
(bkz: (#5388388))
daha geçen gün rahmetli ditty geldi aklıma. hiç bi tanışıklığımızda yoktu aslında onunla ama yine yürek burkulmuştu ve sanırsam o da bu sıralar vefat etmişti. bi araştırsamda anma gecesi gibi bir şeyler hazırlama fikri geçti aklımdan. sonra eve döndüm ve yine tanışmadığım bir yazar arkadaşımı kaybettiğim haberi geldi gelişmelerden.

sanırım bu mevsimler sözlükçülere iyi gelmiyor. var bi kısmetsizlik bu işte.

allah rahmet eylesin... mekanın cennet olsun...
şahsımı yaman çelişkilerin kucağına atmış ölüm. mevtayı gram tanımadan kendisine üzülüp yalandan zırlayanlar dünyada saniyede ölen 5495 kişiye kayıtsız kalmaktadır. bambaşkasınız diyorum ya.
daha dün üstünden çok geçmedi. sözlük yası ancak bu kadar insancıl olur. hemen ertesi gün iblislere başlık açma konusunda ilham verebiliyor.*
(bkz: altıncı nesil yazarların ölmesi)
daha yeni haber aldığım yazarı hiç tanımamama rağmen moralimi bozmaya yeten durum, sözlükdaş olmak bir başkaymış be.
daha fazla konuşulmaması gereken, sol framede her göründüğünde yazarları bir kez daha üzen durumdur.
hiç tanımadığım halde beni gerçekten üzen haber.
düşündürüyor insanı, sıra neden bende olmasın ?

o tahmin eder miydi böyle olacağını ?
peki biz tahmin edebiliyor muyuz ? *
2009 yazından akılda kalanlar başlığına bakarken verilen bir bakınız ile tekrar hatırladığım elim durum. ne güzel insandı ille de heaven, sanki vaktinin kısa olduğunu bilircesine hayatı dolu dolu yaşadı. sadece kendisi yaşamadı, biz sevdiklerini de mutlu etmeyi kendine misyon addetmişti. hastalığından ilk haberdar olduğumda çok üzülmüş, fakülte mezuniyetimin çıkışında hastanede kendisini ziyaret etmiştim. tevafuk bu ya gecenin 2'si olmasına rağmen o da hastanenin bahçesinde, bir masaya dirseklerini koymuş oturuyor, sanki benim ya da bir başkasının gelmesini bekliyor gibiydi. sigarası "ki lark'tı hiç unutmam" yine masanın üstündeydi. aldım sigarayı, gömlek cebime attım, "artık bu lanet şeyi içmeyeceksin vermiyorum sana" dedim. orada benimle küçük bir kız çocuğu gibi güreşmeye başladı ve o paketi gömleğimin cebini yırtmayı göze alırcasına ustaca yaptığı manevralarla geri aldı. gömleğimin cebi yırtılmadı ancak yırtılsa da ona feda olsundu. "yavrucum dur be kaç günümüz kalmış alma sigaramı benden" dediğinde "onu içmezsen belki çok günün kalacak" demiştim. bu konuda artık ısrar etmememi söylediğinde onun karşı konulamaz kişiliğiyle başa çıkamayacağımı anlamıştım. akabinde vurduk geyiğin dibine, hayatla dalga geçtik ve ölüm bize gülüyordu belki de bir yerlerden.

aradan 20 gün geçti, ben yaz tatili için trabzon'a gitmiştim. sürekli irtibat halindeydik, sağlığını sormayı ihmal etmiyor, elimden gelebilecek bir şey varsa yapmak için uzakta bile olsam çaba gösteriyordum.

arkadaşlarımla muhabbetin dibine vurduğumuz bir gece eve gidip uykuya daldığımda rüyamda kendimi bir hastanenin loş koridorunda yanyana ilerleyen 2 sedyeden birinin üzerinde gördüm. diğerinde de o yatıyordu. bir yere gelince benim sedyem durdu ve onunki ilerlemeye devam etti, adını seslendim, "nereye gidiyorsun, beni de beklesene" dedim şaşkınlıkla bakarken ardından. belki de hiç alışık olmadığım derecede ciddi bir ses tonuyla "senin buraya gelmene daha çok var, ben gidiyorum, artık geri dönüş yok" demişti. o sabahı uyandığımda biricik dostum feykmeykidareeder'in mesajıyla şok olmuştum. "heaven'ı kaybettik" ilk defa hayatımda ölen birisi için istemsizce gözyaşlarına boğulmuştum. zira 17 ağustos 1999 depreminde bir çok arkadaşını kaybeden, yakın ailesinden olmasa da ailesi içinde kayıplar yaşamış biriyim. ancak hiçbirinin ardından ağladığımı hiç hatırlamam. ancak birinin arkasından ağlamak için illa ailenizden ya da her gün gördüğünüz simalardan birisi olması gerekmediğini öğretmişti onun ölümü bana.

lafı fazla uzatmayayım, o kalplerimize dokunan bir melekti ve şimdi tanrının katına yükseldi. sonsuz yolculuğu huzur ve ışık dolu olsun.

sevgimle.