bugün

Ben bizim diplomatların kendisine çok açık bir şekilde "Gelme" diyen bir ülkeye girmesini tamamen bir dış politika hatası olarak görüyorum.
Biz olsak ne yapardık peki? Yani bir ülkenin bakanı ülkemize gelmek istiyor. Biz de türlü tırışka sebeplerden kabul etmiyoruz. Ama yine de geliyor. Ne tepki verirdik. Örneğin bir Suriyeli bakan ısrarla ülkemize gelmek istese ve kilis sınırından girse ne yapacaktık. Nereye kadar gitmesine izin verecektik. Ulusal ve uluslararası itibarımız buna göz yummaya izin verir miydi?

Hollanda'nın bakanımıza Hollanda'ya girdikten sonra tepkisini çok da haksız bulmuyorum bu yüzden. Yaptığımız küstahlık oldu. Yani orada soydaşlarımız yaşıyor olabilir ama bunlar artık bizim değil Hollanda'nın vatandaşı. Türk vatandaşı bile olsa bu yaptığımızı haklı gösterir mi... Yazık, itibarımız zedeleniyor.

Önemli olan Hollanda'nın neden bu kadar ısrarla "Gelme" demesini anlamak. işte burada da Avrupa Birliği'nin gerçekten de bir birlik içinde hareket ettiğini görebiliyoruz.

Bu kriz aslında Hollanda ile değil Almanya ile başladı. Hop hemen Almanya'ta tepki gösterdik. Kardeşim adamlar ülkelerinde referandum propagandası yapmanı istemiyor. Saygı göstereceksin.

Ama bu olaydan sonra hemen Hollanda'da tepki gösterdi. Seçimleri ve güvenliği bahane etti. Haklı haksız önemli değil. Gelme diyorsa gitmeyeceksin. Sonuçta kriz çıktı.

Hemen arkasından Fransa açıklama yaptı ve Türkiye'yi "Provakasyon" yaratmakla suçladı. Bitmedi Danimarka girdi topa. Ülkelerine yapılacak ziyaretin ertelenmesini istedi. Avusturya Başbakanı "Türk Hükümet üyelerinin Avrupa Birliği ülkelerinde seçim etkinliklerine katılmasının yasaklanmasını" önerdi. Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, AB Komisyonunun Komşuluk Politikası ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, hukuk devleti gibi ilerleme sağlanamayan alanlarda yardımın durdurulduğunu belirtti. Rusya, bizim lehimize bir şekilde ama gerçekçi olarak "Türk bakanların Almanya ve Hollanda'ya gidip oradaki Türk Diasporası ile görüşmelerinin engellenmesi Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme şansının sıfır olduğunu gösterdi" dedi. Belçika gazeteleri "Bir kadın bakana Hollanda'da yapılan müdehalenin kabul edilemez olduğunu" yazdı.

Peki uğradığımız bu muameleden sonra siyasi bakımdan arkamızda olan müslüman ülkeler nerede... Makedonya ve Azerbaycan'ın cılız çıkışları dışında bir tepki var mı? Yok. Hani nerede Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, Mısır, Cezayir, Endonezya, malezya, Nijerya, Somali ve daha niceleri. Müslüman ülkelerden bu yüzden bir bok olmuyor zaten. Birinden biri ezildiğinde diğerleri bundan haz alıyor. Avrupa Birliği ülkelerinden birine bir şey desen tümünü karşında buluyorsun.

Bu hafta içinde Hollanda'da, bir ay sonra da Türkiye'de seçimler biter. Ondan sonra ilişkiler normale döner. Çünkü bu kriz açıkçası Hollanda Başbakanı Rutte'nin de işine geldi ve puan aldı. Hollanda'nın isteği dışında hiç bir ülke hareket edemez mesajı verdi. Bizim evet'çilerin de işine geldi ve tıpkı suni yaratılan davos krizi gibi bunun da bile isteye üstüne gidildi. O zaman da seçimlere çok az bir süre vardı ve Erdoğan havaalanında bayraklarla karşılanmıştı. Kendi kendimize düşman yaratma politikasını çok iyi beceriyoruz gerçekten. Sonuçta bir şey olur mu? Hiçbir şey olmaz. Soğumaya bırakılır ve bir süre sonra servis yapılır. Bunun iki ülke siyasileri arasında bile isteye çıkarıldığı bile olabilir.

Belki de bu yüzden diğer müslüman ülkeler sessiz kalmayı seçiyorlar.

Bu durumu bizim halkımız yer mi? Hem de afiyetle... Çin'e kızıp Uygur türkünü döven, Ermenistan Bayrağı yerine kolombiya bayrağı, Hollanda bayrağı yerine de Fransa bayrağı yakan bir zihniyet bunu yer. Kimsenin analiz etmeye, sorgulamaya niyeti de yok zaten. Bu gerilimden, bu nefret söyleminden nedense hiç bıkmayan bir kesim var.

Bu arada bir de bu olayı uluslararası itibarımızı ortaya koyarak ortak tepki vermeyen, Hollanda'yı kınamayanları vatan haini gibi gören, onlara kızan evet'çi gürüh var. Bu olay sebebi ve sonuçları ne olursa olsun milli bir olay olmuştur. Tüm siyasi partilerin ortak bir tavır alması gerekir. Ama bu olurken de Cumhurbaşkanının hala AKP dışındaki siyasi parti liderlerine sallamaması da gerekir. Üstelik 2-3 sene önce Kemal Kılıçdaroğlu'nun başına benzer bir olay gelmişti ve o zamanlar nasıl bu olayı "alaya" aldıklarını da hatırlasınlar.