bugün

ya hep ya hictir. detayli anlatimi ise asagidadir.

çok seks yapıyor musunuz diye sordu yanındaki kıza gözlerini ondan kaçırarak.neden merak ediyordu böyle bi şeyi kendisi de bilmiyordu.normalde bana faydası olmayan kilisenin papazını sikeyim diye düşünecek biriydi ama merak etmişti.sorusu kızın gözlerinde gitdide büyüyerek büyüyordu.cevabını beklerken başını yere eğmişti kızın ayak bileklerine bakıyordu.bakışları ayak bileklerinde yoğunlaşıyordu.kız ise yüzündeki ifadesizliğini sürdürmekte ısrarcıydı.buna cevap verip vermemesinin doğru ya da yanlış olup olmayacağını düşünüyordu.kısa sayılabilecek bir aradan sonra çok değil diyerek cevap vermişti.bir süre daha sessizce oturduktan sonra yanında duran çantasını alarak kalkıp gitmişti çocuğun yanından.sonra geri gelerek sen neden böylesin diye sordu.çocuk bunu kendisine bile sormamıştı hem de hiç.suskunluğunu korumakta kararlıydı.gözlerini dikip kızın gözleriyle kesiştirdi.susmak çok zordu.gözleri onun konuşması için başına dayanmış bir silahın soğuk namlusu gibi etkiliydi.dilini o an kesebilse bunu hiç düşünmeden yapabilirdi.bana bakma bana bu kadar uzun süre bakma o kadar kelimem yok durduramıyorum kendimi diyerek sayıklıyordu içinden.sessizliğini koruduğunu düşündüğü bir anda bilmem deyiverdi.kendisini anlatmakta her zaman aciz biri olmuştu.hiç günlük yazamamıştı.ya da sizi tanıyabilir miyiz diye soranı olmamıştı.kendisi hakkında bildiği tek şey varolduğu gerçeğiydi.bu gerçeklik de tartışılırdı karşısındaki insanlara göre bunun değiştiğine inanırdı.mesela şu an hiç var olmamış olsaydı ne güzel olurdu diye düşündü.bulunduğu yerde kaskatı kesilip kalmıştı.tekrar yanına oturduğunda kızın dizleri bu sefer ona daha yakındı.saçlarıyla omzu arasından bir noktaya doğru belli belirsiz bakıyordu.dalgın görünmek ister gibiydi.sevmediği şeyler vardı bu hayatta hırs para güç şanslı sayılırdı ki bunlardan hiçbirine sahip değildi.diğer insanlara göre kaybedecek bir şeyi yoktu.ama içindeki sevgiyi kaybetmekten korkuyordu.bazen dolup taşarak birkaç satır yazı yazardı.sonra onları bi kenara atarak okumazdı.paketindeki son sigarayı çıkarıp ucuz çakmağıyla yaktı.havalı bir zipposu yoktu.sigarayı aldığı bakkaldaki adamdan kibrit istemişti masraf olmasın diye ama bakkal tezgahın önündeki gazı yarı dolu yarı boş çakmakların olduğu kutuları göstermişti.bunların hiçbirine aldırmadan sigarasından ilk nefesini çekti.bu suskunluğu bozmazsa eğer nefesiyle bitmekte olan sigarası gibi karşısındakinin de sabrını tüketeceğini iyi biliyordu.paketteki son sigara içerken konuşulmaz diye okumuştu bir yerde.o zaman bir anlam verememişti bu söze.şimdiyse bu sözün tam olarak ne demek istediğini yaşayarak öğreniyordu.sigarasını yarılamıştı ki belki de bu sessizlikten sıkıldığı için belki de canı istediği için kızın eli sigaraya uzandı ince uzun parmaklarıyla aldı sigarayı elinden.dudaklarına götürdü.derin bir nefes aldı dumanını aksi yöne doğru üfledi.konuşmuyordu çünkü gözlerine bakmıyordu kızın.fakat anlatmak istediği çok şeyi vardı.sustuklarını söyleyemediklerini sürekli anlattıklarını kısacası sesi kesilene kadar konuşmayı istiyordu.belki böyle olursa aralarındaki dağları ovaları vadileri denizleri hatta gezegenleri aşarak yanına ulaşabileceğini düşünüyordu.benimle konuşmak zorunda değilsin yanına gelip oturdum sadece dedi delip geçen bakışlarını çocuğun gözlerine dikerek.sanki anlamış gibiydi gözlerinin onu konuşturduğunu.gözlerini elinde tuttuğu sigarasına dikmişti elbette ki son sigarası olduğu için değil sadece eğer şu an onu ellerinde tutuyo olsaydı konuşmamak için ağız dolusu duman çekecekti sigarasından ve böylece konuşmamak için bir süre daha kazanacaktı ama bu şu an mümkün değildi.köşeye sıkışmıştı.dilinden kayarak dişlerine damaklarına boğazına çarpıp duran kelimeleri bir arada tutmak istiyordu.telefonu çalsın istedi o an biri arasın yanlış da olsa bir numara onu arasın veya alakasız bir numaradan mesaj gelsin istedi.evrendeki herkes onu o an unutmuş gibiydi.uçurumun kenarındaydı sustukça gücünün tükendiğini fark ediyordu.düşmemek için karşısındaki tek şansı oydu.öyle bir yerdeydi ki tüm ihtimalleri geride bırakmıştı.karşısındaki gerçek bile olmayabilirdi.tutunmak için ona elini uzattığında o çoktan arkasını dönüp uzaklaşmış olabilirdi.bitmek üzere olan sigaradan bir nefes daha alarak çocuğa uzattı.bilekleri ne kadar zarif diye düşündü çocuk.adeta bir kuğunun boynu gibi zarif ve kırılgan duruyordu bilekleri bir an gerçeklik algısını yitirerek sigarayı nasıl tutup kaldırabiliyor bu bilekleriyle diye bile düşündü.o an ensesinden girip dişlerini parçalayarak çıkan bir kurşun gibi bir söz çıkacak sandı ağzından.azkaldı keşke başka bir zamanda başka bir yerde hatta başka bir canlı olarak karşılaşsaydık diyecekti.içinde kopan fırtınalardan hiçbirini ona yansıtmak istemiyordu.sigarasını eline alıp dudaklarına götürdüğü ana kadar gelişen bu düşünceleri onu ürkütmüştü.ama dumanı ağzına doldurup ciğerlerine ulaştırdığında başına geleceklerden henüz habersizdi.bu sefer namlu kalbine çevrilmişti.ciğerlerinden geri gelen dumanın arasından buğulu olarak gördü gülümsediğini.ilk sigarasını içen bir yeni yetme gibi öksürüğe boğulmamak için zor tuttu kendini.bu kadarı onun için fazlaydı.inanıyordu ki bu kadarı herkes için fazlaydı.artık konuşmalıydı.konuşması inandığı bütün değerler açısından gerekliydi.çünkü böyle bir gülümseme karşısında kayıtsız kalınmamalıydı.kalınıyorsa da eğer bunun suç olması gerekmekteydi.gülmek kendisine hiç yakışmazdı.ama onun gülümsemesi öyle güzelleştirmişti ki her şeyi kendisinin çirkin tebessümünün bile bu güzelliği bozamayacağına inanmaya başlamıştı.belli belirsiz bir şekilde dudaklarını genişletti.bir gerizekalı gibi görünmek istemediği için bu gülme denemesini kısa kesti.ayaklarının dibindeki küllüğe bastırdı sigarasını.aklına ilk gelen şeyi söylemesi gerekiyordu artık çünkü karşısındaki gülümseme sürüyordu.suskunluğunu sürdüremeyeceğini ikisi de çok iyi biliyordu.kalbindekileri haddi olmadan duymak ister gibiydi gözleri.oysa onları vermemekte son derece kararlıydı.bu inatlaşma esnasında dudaklarındaki şenlik yeri yavaş yavaş toparlanmaya başladı.içini bir korku aldı.tüm cesaretini dudaklarını kapatıp bir araya getirmesiyle kaybetmişti.bir şeyler söylemek istedi saçma alakasız belki de komik ama sulu olmayan.bir şey söylemeliydi bu gülümsemeyi tekrar görmek istiyordu.onca sessizlik omuzlarında ağır bir yük olarak birikmişti.telaşını gizleyerek gözlerini gözlerine dikti.dudakları aralandı.bilinci yanında değildi.bana bunları neden yapıyorsun karşında bir ölü var onu tekmelemekten sürüklemekten cesedini delik deşik etmekten ne gibi bir zevk alıyorsun bunu anlamıyorum ama bunları bana yapma demek istemişti.diyemedi.ama artık dudaklarını aralamıştı.sorumu unutabilirsin onu neden sorduğumu bilmiyorum gerçekten gereksiz bir soruydu dedi.bir önemi yok olabilir sorabilirsin diyerek cevapladı.yine aynı gülümsemeyi takınmıştı.bu gülümsemeyi bu kadar kolayca tekrar görebileceğini hiç sanmıyordu.cebindeki son parasıyla bilet alıp büyük ikramiyeyi kazanan biriymişcesine sevindi.artık susmaması gerektiğine karar vermişti.yine de gereksizdi diye ekledi.anlayışlı bir cevap almasına rağmen sorduğu sorudan neredeyse utanmaya başlamıştı.açıkcası bunu sormanı beklemiyordum diye cevapladı.ben de dedi.seni seviyorumuna ben de yanıtını almış romantik ve takıntılı bir sevgili gibi bozuldu bu ben de karşısında.öyleyse neden sordu bu soruyu diye düşünmeye başlamıştı.bi yandan da bu soruya neden cevap verdiğini neden ona yalan söylediğini düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.kalbinde hiçbir şey yoktu.buna emindi.başka biri tarafından ya da başka bir zaman bu soru kendisine sorulsa kızardı.hatta bulunduğu yeri terk ederdi.öyle de yapmıştı zaten ancak onu geri döndüren şeyin ne olduğunu arayıp bulmaya çalışıyordu.beyninde bu sorunun cevabını bulmak için dört dönüyordu.şimdi takındığı bu tavır sebebiyle düşünme sırası kendisine gelmişti.karşısında o an ilk aklına gelen şeyi sorabilen birisi vardı.karşısındaki çocuğun gözlerine baktığında bir şey hissetmiyordu ama ona kızmasını engelleyen bir şeyler vardı.nedenini bilmediği bir sebepten dolayı bir iki kez de gülümsemiş olmasından dolayı kafası giderek karışmaya başlamıştı.hele elinden alıp içtiği sigarayı neden içtiği neden ona geri uzattığı konusuysa tam bir muammaydı.bunları düşünürken büründüğü sessizliğin kendisini boğduğunu hissediyordu.ilk aklına geleni söyleyebilen birisi değildi.neden buradaydı neden onun yanındaydı neden dizleri onun dizlerinin yanındaydı hiçbirinin cevabını bilmiyordu.kalkıp gidebilirdi buna mecbur değildi.nasıl kendisiyle konuşmaya mecbur olmadığını söylediyse o da onu dinlemeye mecbur değildi.bütün bunları bildiği halde hala yan yanaydılar.kendini her an gelebilecek sözlere ve aklına eseni sormasına rağmen güvende hissediyordu.ancak onu bulunduğu yerde tutan duyduğu bu güven duygusu da değildi.ona ne kadar uzak olduğunu hissetti.birden ürperdi içi.ama bu uzaklıktan dolayı şikayetçi değildi.sadece kafasına takılmasına anlam veremiyordu.tüm bunları düşünürken karşısındakinin ona baktığını fark etti.dudaklarındaki sözcükleri sese dönüşmeden okuyabiliyordu.yalvaran kelimeler görüyordu.ona bakmamak istedi bir an kaçırdı bakışlarını.sessizlik bir karabasan gibi çökmüştü ikisinin de üzerine.düşündüklerinin çok azı birbirlerine geçebiliyordu ancak bu durumdan memnun görünüyorlardı.bu konuyu kapatabilir miyiz diyerek ürkek bir cevap verdi.bunu bir tersleme olarak algılamadan peki diyerek duraksamadan karşılık verdi.kız birdenbire belki de hiç gereği ve anlamı yokken ''sevgi paylaşılabilir mi'' diye sordu.bakışları bu sefer kararlıydı dikti gözlerini gözlerinin içine ya hep ya hiç der gibiydi gözleri.bu sırrı çözecekti kafasında cevap veremediği sorular onu bir yılanın zehri gibi ele geçirip uyuşturmaya başlamıştı.hiç beklemediği bu atak karşısında yaşadığı şaşkınlığı dizginlemeye çalışan çocuk bu sorudan milyonlarca anlam çıkarmaya başlamıştı.bu durumu tahmin edebilen kız ise sorduğu cesur sorudan dolayı içten içe pişman olmaya başlamıştı bile.sevgilisi olan bir kız olarak bu soruyu sormasının yanlış olacağı düşüncesi aklını kurcalıyordu.neden hala burdaydı neden bu soruyu sormuştu.kalkıp gitmeliydi bulunduğu yerden.ancak dizlerinin dizlerine yakınlığı dizlerini kilitlemiş gibiydi.şimdi tek yapabildiği bekleyip sorduğu soruya cevap almaktı.nefesini daha hızlı alıp verdiğini hissediyordu.bunu kontrol edebilmek için elini göğsünün üzerine koymayı düşündü ama bu hareketinin abartılı olacağını düşünerek bundan vazgeçti.sorduğu sorudan artık iyice pişman olmuştu.tüm bunları düşünürken çocuk birden cevap verdi.umutsuzluğunun ve çaresizliğinin eşiğinde bir halde belki de kendisi için en kötü karşısındaki için en rahatlatıcı cevabı verdi.bence sevgi üzerine bu kadar konuşulması gereken bir konu olmamalı eğer varsa vardır yoksa yoktur.ama varsa da paylaşılabilir mi bilemem.çünkü sevgi fazlasıyla şiddet içeren bir şeydir diye de ekledi.düşüncelerini biraz daha karıştırabilseydi eğer karşısındaki çocuğun yerinin hayatında değişeceğine inanmaya başlamıştı.ama çocuk verdiği cevapla açıkca kendisini sabote etmişti.bu gizemli yakınlaşmanın içine girdiği çocuktan daha etkileyici bir yanıt bekliyordu.kendi kendisini bu kadar kolay bitirebilecek biri olmadığına inandığı çocuğun bu kötü cevabı bile kafasını karıştırmaya biraz olsun başlamıştı.acaba bilerek mi böyle bir yanıt verdi düşüncesi tam kaplamak üzereydi ki beynini telefonu çalmaya başladı.pantolonunun cebinden usulca çıkardığı telefonunun ekranının üst kısmında ''aşkım'' alt kısmında ''arıyor'' yazıyordu.oturduğu yerden kalkmak için çocuğun elini tuttu.dimdik doğrularak çocuğun yanından ayrıldı.sesi gittikçe uzaklaşıyordu.çocuk ise verdiği yanıtın kendisini hiç başlamayan ve başlamayacak olan bir yolun başında katlettiğini adı gibi iyi biliyordu.böyle olmalıydı diyordu sadece içinden işte aynen böyle olmalı.onu bir daha hiç görmedi.arkasından baktığında gördüğü son şeyse sağ ayağındaki çorabının topuğundaki delikti.fark edilmeyecek kadar küçük olan hikayesi kadar küçük,umutlarından ise büyüktü delik.
Çok kadın hiç kadın.
(bkz: insan okuyacak bunu insan)
adam emek verdigi icin artiladigim entry.
(bkz: inşallah satır arasında küfür yoktur)
(bkz: okuyamadım kardeş durumumuz yoktu)