bugün

Sartre’ın varoluşçuluğunda hayat “anlamsız” değildir, o yanlışa düşmemek gerekiyor. Camus ve heidegger gibi yaşamın ve varoluşun “absürd” yani “saçma” olduğuna inanmaz, tersine yaşamın bize daima bir anlam yüküyle dokunduğunu düşünür. Önemli olan, bizim bu her taraftan akarak üzerimize gelen varoluş karmaşasında kendimize uygun bir proje yaratmamız, yani hayatın “bizim için” anlamını yakalamamız ve o projeyi her şeye rağmen sürdürmemizdir.

heidegger ise iç daralması ve endişeyi, sonlu varlığımızın bizde yarattığı duyguların bir sonucu olduğunu ve ölümlü olduğumuz gerçeğini bu iki duyguyla varlığımızın ifşa ettiğini savunur. yani daha açık tabirle varoluş, ölümle yaşam arasına sıkışmış bir bedenin çırpınmasıdır. korku ve kaygıyı kavramları varoluşa yükleyerek zaten ölüm gerçeği içersinde çırpınırken her şeyin saçmalığından dem vurmuştur.
anlam, insandır.