bugün

haşmet babaoğlu'nun ithaki yayinlari'ndan çıkan aşkın çeşitli başlıklar altında irdelendiği kitap... az sayfalı oluşu bir solukta bitirmenize neden oluyor...

arka kapak;
--spoiler--
Aşk sevdiğini beklemektir. Oradayken, yanı başındayken bile sevdiğinin "gelmesi"ni beklemektir. Aşk özlemektir. Hep bir aradayken bile garip biçimde özlem duygusunun sürmesidir.

Aşk kaybederek kazanmaktır ve bu yönüyle eşsizdir. Aşk zirveye tırmandığın anda ölmek, en derine daldığın anda boğulmak, mutlu olduğun anda ebedi huzura veda etmektir...

Aşk güvenliği tehdit eden ve fakat silahsız biricik cesarettir.

Uymuyor tabii bunlar şu bildik hayatımızın düzenine... Çok şeye uymuyor.
O yüzden de "aşık mısın?" diye soruldu mu insan ürküyor.

O yüzden bir gece vakti insan kendi kendine "aşık mıyım?" diye sorduğunda, bu soruyu aklından nasıl kovacağını bilemiyor...

iyi de, diyorum ya, ne oluyor bu şarkılara, şiirlere, filmlere?

Ya sabah akşam aşktan söz eden şu cıvık "Biz evleniyoruz! kültürüne ne oluyor?
Bir yanlışlık var bu işte.

Korkakların barışını, tembellerin imanını, tuzu kuruların sevgisini kuşku süzgecinden geçirmenin zamanı gelmedi mi?
--spoiler--

(bkz: kitaplardan akilda kalan cumleler/#1849887)
geldiğinde yazdı, havalar oldukça sıcaktı... küresel ısınma denilen bela sanki gıcıklığına bir tek türkiye'de yaşanıyor gibiydi...

sıcakların bünyeye verdiği rahatsızlıkla kendimizi deniz kenarlarına attık, hafta içi beşiktaş sahili, hafta sonu kadıköy'de seyrettik bogazı birleştirerek gözlerimizi...

işte o zamanlar başladık hayaller kurmaya, sen "lütfen ilerisini çok düşünme, korkuyorum" derdin, ben ise "korkma, yanındayım dün, bugun ve sonsuza kadar" diyerek korkularını yeniden hayallere dönüştürürdüm...

havalar yine küresel ısınma ile etkisini soguklara bırakmaya başladı... biz yine sahilde ruhlarımızı bir birine değdirerek dinlendiriyorduk... rüzgar tenimize vurup üşüttükçe bizi bir birimize daha sıkı sarılıyorduk... sen üşüsen ben donuyordum, sen yine bakışlarınla isıtıyordun içimi...

artık iyice sogumaya başladı havalar, gündüz güneşine aldanıp ince elbiseler ile dışarı çıkanlar akşam üşümeye başlıyor... sahilde de durulmuyor artık rüzgar birbirimize sarılmadığımız için kanımızı donduruyor... zaten içimi ısıtacak bir bakışında olmuyor bu buz gibi bankta...

haydi kıralım hayallerimizi... ikimizde üşümeye başlıyoruz çünkü, birbirimizi ısıtmayacağımızda kesin artık... haydi kıralım hayallerimizi ve tek tek sarmalayalım etrafımızda... herkes kendi hayalleriyle sarmalasın kendini üşümeyelim...

taşlaşmış kalbine de değdir hayallerini onuda erit biraz, kır hepsini acımasızca yak hiç düşünmeden... gözyaşlarını yaktığın hayallerin ile kurut... haydi kıralım hayallerimizi, kış geliyor üşürsek donarız... donarsak ölürüz...
--spoiler--
nice insan sevgilisine kavuşmak için yıllarca çabalar da vuslata erdikten sonra sevgiliyi yalnızlık meleği'yle aldatıverir.
çünkü içimizde hep yalnızızdır, çünkü ilk nişanımızı yalnızlığımızla yapmışızdır, ilk sözümüzü ona vermişizdir...
bu yüzden güçlüdür yalnızlık meleği, bu yüzden hep baştan çıkartıcı, hep güzeldir. bu yüzden kendine güvenle, en hararetli sevişmelerin orta yerinde sırtınıza hançerini saplayıverir, ardından kulağınıza şöyle fısıldayabilir: "sen benimsin!..."
--spoiler--
--spoiler--
neden hayat bir türlü elimizden tutmuyor?
neden iç huzur da,sosyal barış da kafdağının ardındaymış gibi görünüyor hep?
çünkü bir şeyden çok korkuyoruz...
köpeklerden,toptan tüfekten,düşmanlardan,dost çelmelerinden,uçurumlara düşmekten korktuğumuzdan daha çok korkuyoruz o şeyden...
neden mi korkuyoruz?
hayalkırıklığına uğramaktan korkuyoruz.
halimiz şöyle..
kalbimizi kırabilirler,razıyız buna(biraz ağlar ferahlarız)
gururumuzu kırabilirler.(zor da olsa dayanıyor insan)
her şeyi kırıp dökebilirler.(toplar toplaştırır,yapıştırırız hepsini)
ama hayal dediğimiz o şey var ya,işte onu kırmasınlar...
--spoiler--

bölümünü okuduktan sonra durmaksızın yardırdığım, haşmet babaoğlu eseri...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar