bugün

karşısına çıkan olaylardan dolayı hayatı sevemeyen isyan eden insanlardır. her nedense hayatın bir sınav olduğunu kabullenmeyip devamlı yanlış şıkları işaretler bu insanlar. ilk başta isyan ederek tabiki.
aslında mutlu olmak şükretmek gerekir hayata gelme şansı bulunabildiği için. hele ki bir yerimiz sakat değilse bir sevdiğimizi kaybetmediysek sımsıkı bağlanmalıyız hayata.
heryerde görüyoruz annesini, babasını, kardeşini, eşini, çocuğunu kaybetmiş kişiler. ama onlarda yaşama karşı bir mutluluk inadına mutluluk var. en başta haberlerde görüyoruz her gün. bir sürü şehit haberleri. O şehitler kiminin çocuğu kiminin babası kiminin eşi. şehidin yakınları pkklıların inadına gururlu duruyorlar cenaze töreninde. en sevdikleri kişiyi kaybetmelerine rağmen göğüsleri dik oluyor. en başta bu insanları örnek almalı hayatı bir türlü sevemeyen insanlar ve daha sonra bizler. yani yaşamayı ne seven ne sevmeyen yada yaşamayı seven insanların. yaşamanın kıymetini bilmeliyiz. bu sınava gönderildiğimiz için şükretmeliyiz. tabi ki her yaşadığımız gün farklı olacağız. yaşadğımız olaylar karşısında mutlu ve ya üzüntülü olacağız ama bu hayatı bir türlü sevemeyeceğimiz anlamına gelmez. elbette ki hayatta yaşamayı sevmeyi sağlayacak olaylar gelecektir başımıza ve biz hayatı yani sınavı güzel bir şekilde tamamlarsak bir de alacağımız ödülü düşünmeliyiz. hayatı sevmeliyiz...
(bkz: acıların çocuğu emrah)
sonunda terkedilendir. özlenir o ayrı konu.
hayatı bir türlü sevemeyen insanların tepkisiz kalışıdır.

herkes yaşam şartlarının zorluklarından, çekilen acılardan şikayetçi ama kimse yaşamı düzeltmek için birşeyler yapmak istemiyor.sanki hepimiz hayatı dışarıdan izleyen yabancı seyircileriz ve her birimiz her şeyin ve herkesin hakemi olarak görevlendirilmişiz.herkes büyük işler başarmak, büyük insanlar olmak, büyük sevinçler yaşamak istiyor ve çok az insan yaşam kalitesini yükseltmek, etrafındaki sefaleti gidermek için birşeyler yapıyor.insanlar, borçlarını ödemekten kaçan vicdansıza benziyor.