bugün

hayatı top yerine koymakla başladı tüm oyunlar. Doğmakla alaya başladık dönek hayatın topluğuyla. Çalımlar attık herkese, en yakınlarımıza bile profesyonel bakışlar attık, yorduk. ayaklarından hayatı aldık daha iyi bir oyuncu olabilmek için. Vicdan sorunu hiç çekmedik; hep profesyoneldik, bununla avunduk maç boyunca.
Sorun tek maçımız olmasıydı belki de; bundan başka kazanma seçeneğimiz hiç olmamasıydı. Açlığımız, tokluğumuz, kalitemiz sadece bu maç sayesinde artacak ya da yok olacaktı. Ve savaştık, en yakınlarımıza yakın uzak demeden savaştık. Topu aldık ayaklarımıza ya da alamadık. Bazı zamanlar kaleye çok yanaştık.
Ama bu savaşı açanlar olarak; dönekliğini öldürmek yerine onunla oynayarak yakınlarımızı uzak yapıp, böylece yalnız kalmamıza neden olan hayat, kaleye her yanaştığımızda vicdanımıza dokundu acımasız elleriyle, ve onu yenmemiz gerekirken daha kaliteli bir hayat için yok ettiklerimizi göstererek güldü yüzümüze utanmadan. Bizimse gözlerimiz kararmıştı her şeye tek başına sahip olma aşkıyla. Yok ediyorduk değerli şeylerimizin hepsini, bir başkasının yemi olmamak için girdiğimiz bu profesyonel savaşta. Ve her kaleye bu denli yaklaşışta aklımızı alan yalnız bırakılmış gerçeklerin vuruşuyla yüzümüze; gol oluyordu. Ama her vuruşta Biz kaleye hayatı değil; Hayat, bize gol atıyordu.. hayatın kalitesizliğine duyduğumuz nefreti çöpe atarak sevgileri paylaşımlara sunmak yerine, hayatı kabullenip onunla oynayarak canlılık katıyorduk acımasızlıklarına, besliyorduk kör gözlerle; yalnız kalansa yine etrafımızdaki her şeyi yok etmiş bizler oluyorduk. Ve bu oynama devam ettikçe gol yemeye devam edecektik biteviye. Kimsenin bundan haberi yoktu..
hayat kocaman bir fotbol olsa eminim hakem satılmış olurdu.

bu açıdan bakınca yenilmek çok tuhaf değil aslında.
malt'ın gol şarkısıyla güzelce özetlediği durumdur.

"yıllardır ben koştum
çalıştım çabaladım didindim
o bi vurdu gol oldu..."