bugün

görsel
Okul dönüşü üst geçitte yürüyorum bir Suriyeli çocuğa denk geldim elini kesmiş ama kanıyor üstü mikrop dolu ve öyle gezıyor belli aç, susuz, üstü başı kirli.
Elini görünce hemen hastaneye götürdüm kayıt açılmadı kimliği yoktu.
Yarasını temizlerken canı çok yanıyor belli elimden tutup abla diye ağlamaya başladı.
Zar zor temizledik Etini kestiler, iltihaplanmış.
Sonra simit ve meyvesuyu aldım.
Yanına oturdum yedirdim.
Öyle bir yiyor ki içim burkuldu.
Evin var mı dedim var Dedi.
Beni götürdüğü yer boş bir arazide karton kutulardan yapılmış yataktı.
Sonra bir kaç kez yine denk geldim. Bir daha görmedim.
Bazı şeyler şükür sebebi.
Yarın işe gidecez.
görsel
hep yetersiz hissediyorum. hep geriye dönüp baktığımda kayda değer bi insan olmadığımı düşünüyorum. herkes hayatını ballandırarak en ince detayına kadar anlatırken ben her şeyin konuşmaya değmez olduğunu düşünüyorum. üzüntülerimin sebebi asla insanlar olmadı. hep kendi kafamda yarattığım takıntılara üzülürdüm. ama bir insan beni üzdü. ve fark ettim ki bir insan tarafından üzülmek en acısı. birinin sizi üzmesi için önce ona değer veriyorsunuz sonra güveniyorsunuz sonra teslim oluyorsunuz ve oda sizi üzüyor.
umarım sevince değer görünce değişmeyen bir insan bulurumda severim, yoksa beni bir insanın üzmesine katlanamıyorum. beni saplantılarım üzsün,insanlar değil. iç burkan noktası, insanların saplantım olması.
hiç kimsenin hayatında yer tutmamak, siklenmemek. hala umutsuzca sevebilmek.
Satılık: Bebek ayakkabıları. Hiç giyilmemiş.
omrunden para karsiligi harcamak, zamanini parayla satmak.
görsel

mini mental test yaptigim 67 yasindaki dayiya kagida herhangi bi cumle yazin dedigimde yazdigi cumle. o kadar uzulmustum ki.
ilkokulda çok fena sıkışmıştım o sırada ders işleniyordu, öğretmene dedim ki

- öğretmenim çok sıkıştım tuvalete gidebilir miyim ?

+ ben gözünden anlarım sen yalan söylüyorsun, geç otur yerine.

sonra ben bir güzel donuma sıçtım.
etraf koktu leş. ön sıradan arkalara bakıyolar koku nerden geliyo diye, bende orta sıralardayım hemen bende döndüm nerden geliyo acaba diye meraklı meraklı bakıyorum rol yapıyorum. ama bunu bana yaptıran şerefsiz öğretmenim reyhan hanımdır.

herneyse daha fenası ise okul arkadaşım sinem ile okul çıkışında annelerimiz gelmişti bizi almaya, birlikte kaydırakta oynayalım diye sinem ısrar etti annesine, parkta okulun hemen yanında. olmaz falan dediysemde sinemin fena halde kaydıraktan kayası gelmiş olacak ki o kazandı.

ve parkta yarım saat boklu götümle kaymak zorunda kaldım. anneme de söyleyemedim ki

- anne ben donuma sıçtım eve gidelim lütfen.

diye. diyemedim çünkü yanımda kız var. rezil olmak var. hemde ne rezil olmak, öyle işte söyleyemedim ve kaydım kaydıraktan birşey yokmuş gibi allahın sıcağında. bok var sanki kaydıraktan kayacak o sıcakta neyse sonra efendim akşam eve gelince söyledim.

- anne ben donuma ettim, öğretmen bana izin vermedi tuvalete gitmem için.

sonra tabi annem güldü, donumu çöpe attık popomu yıkadım olay kapandı.

ah ulan reyhan hoca ben senin ellerinden öpeyim yinede iyi öğretmendin...
Hala bebekler,çocuklar,kadınlar eziliyor.. dışlanıyor tecavüze uğruyor, öldürülüyor,katlediliyor ve biz bunu çok kolay unutabiliyoruz.
bir gün bir kız arkadaşıma doğum gününde bir hediye almıştım. ne olduğunu soylemicem. imitasyondu tabi. ona bile anca gücümüz yetmişti o da ayrı tabi. hediyelerin verildiği aşamaya gelindiğinde, davetli arkadaslardan biri aynı hediyeyi almıştı. fakat orijinaldi. felaket kötü bir his ya. benim hediyem biraz özel sonra açsan olur mu demistim. bilmiyorum icine girdigim ruh halinden olayı açık ettik mi ama, ben bir not yazmak istedim sana unutmuşum, ustelik soylemek istediğim de bazı şeyler var ben sana hediyeni bilahare vereyim dedim. poşet elimde gerisin geri eve geldim. allah kahretsin ya, niye orijinal alıyorsun ibine. hani orijinal olmasa aaa aynısı bak gördün mu falan denilir bi nebze. kaputu açıyorsun bari aküyü alma.
babama dair hatırladığım sayılı anılarımdan biridir...

1. sınıfa gidiyordum o zamanlar. en sevdiğim dondurma da çilekliydi.

babamın izin günlerinden olduğu bir gün; annem, babam ve ben dışarı çıkmışız ben de babamdan çilekli dondurma istemiştim. doğarken çok istediği biricik kızını hiç kırmazdı. o günde kırmadı. aldı çilekli dondurmamı. çocukluk bu ya babamın elini bıraktım dondurmamla birlikte hoplaya zıplaya yürüyorum. derken pat diye yere yapışıverdim, dondurmam da düştü. babamdan bir tane daha istemiştim çünkü daha tadına bile varamamıştım. ancak babamın da bir emekli maaşı vardı. bana bir dahaki dışarı çıkışımızda alacağına dair söz vermişti.
O gün sözünü verdiğin çilekli dondurmayı aldığını hatırlayamıyorum babacığım...

27 Nisan'da 10. ölüm yıldönümü olacak.
Ben de 10 yıldır çilekli dondurmadan nefret ediyorum.
Karşında ki insanın her zaman bencil çıkması olabilir.
Kaynaştırma sistemiyle gelen zihinsel engelli bir öğrencim var. Kendisinin bulunduğu sınıfa 29 ekim ile ilgili şiir, kompozisyon yarışması olduğunu ve katılmak isteyenlerin eserlerini bana verebileceklerini söyledim.

Ertesi gün kırık dökük bir yazıyla şiir getirmiş. Kötü yazıldığı için kurul tarafından kabul edilmedi. Fakat kendisi heyecanla bana gelip şiiri yolladınız mi diye sorunca maalesef yalan söylemek zorunda kaldım. Acıdığım için falan değil. Acımak en aşağılık duygulardan biri. Sadece heyecanını,isteğini kırmak istemedim.
Yogun bakima ilk girisim tabi saglik calisani olarak.ilk hastam zehra teyzeydi ve solunum cihazina bagliydi.tabi gel zaman git zaman alistim zehra teyzeye ne kadar eli ayagi duzgun durmayip her seferinde agzindaki tupu cekse de. Bir ay kadar gecti zehra teyze kotulemeye basladi.iki uc gun sonra ise ben ogle yemegine ciktiktan dakikalar sonra vefat etmis.ben geldigimde makinasi ve monitoru kapaliydi ve zehra teyze rengi bembeyaz bir sekilde kaskati yatiyordu yataginda.benim olumle ilk tanismamdi ve ne o ani unutabildim ne de haberi alinca ogullarinin o halini.sonra alistim tabi olumlere baska yerlerde baska olumler de gormeye.
Yaa boyle iste.olum denen sey gercekten var.
Herşeyi ama herşeyi unutun gitsin. Düşünün ki ekmek almaya parası olmayan adam var. Sen bu adama seks desen bu onun için bi şey ifade etmez. Sekste parası olan adamın zevk alacağı şeydir.

Birde şu hastalık konusu. Tanıdıklarım var. Ölümcül hastalık sahibi. Adamların gözlerine baktım. Ne hayat umurlarında ne ülke ne dünya. Bir tanesi şöyle dedi.

- içme be ...... Şu sigarayı.

Ağlamaya başladı. Bunu diyen kişi iki gün önce öldü. Hayat acı. Akciğer kanseri ile göç etti. Vay amk dünyası.
bur yerlerde aç ve üşüyen çocuklar olduğunu bilmek.
tarihi belli olduğundan beri kadıköy'deki gökhan türkmen konserine gitmek için can atıyordum. twitter da bi sayfa rt yapana bilet veriyormuş tivitini gördüm. hem ben hemde arkadaşım rt yaptı hemde dedim çıkarsa bizden birine gideriz. nitekim arkadaşa çıktı. ama o konserde bende evdeyim. çünkü bu sabah izmirden sevgilisi geldi onunla gittiler konsere. 1 aylık hevesim çabam uğraşım yalan oldu yine. insanların bişeyleri çabalamadan yapmalarını kazanmalarını artık iç çekerek izlemek istemiyorum.
Uzun tırnakları kısalttıktan sonra telefon klavyesi-parmak senkronizasyonu bozukluğu yaşamak.
Doğum günüme bir kaç saat kala sevgilimin benden ayrılması,seviyorum dediğim ,önünde gözyaşı döktüğüm halde.

Bir insan nasıl kıyar sevdiğine,kıymamalı bence sevmiyormuş demek ki.
Düşünüyorum şu dünyada milyonlarca acı var aç kalan başında çatısı olmayan insanlar,hayallerini tutamayacak kadar uzaktan seyreden insanlar var. Bense bir sevginin bitişine üzülüyorum sanki dünyanın sonuymuş gibi ama napabilirim ki durduramıyorum kendimi ,beni bir anda silip atışını doğum günüm hatrına bile benimle kalmayışını düşünüyorum ileride çok güleceğim,bu da bir tecrübeydi ,bir daha kimse için ağlamayıp kimseye kendimden fazla değer vermemeliyim bir şekilde gidiyorlar çünkü.
Dalgın, kalabalıktasınız.
bir cümle duyarsınız.
5 yaşlarında bir çocuk olmalı vitrinde birşey gösterip:
+++baba bunu bir gün alacak paramız olacak değil mi?

insan bundan baba olmaz. ..
Detay mıdır, doğru başlıkta mıyım bilmiyorum.
Buraya yazmayı daha uygun buldum.

Lise 1'in son zamanları, yurttayım.
Odalar dörder kişilik ranza sistemi,
alt katımda yatan arkadaşım en dost canlısı olanı.
Diğer ikisi de iyiydi gerçi ama,
bu arkadaşın yeri bi ayrıydı.
Yurttakiler tarafından da sevilirdi.
Benden daha mutsuz olduğunu hiç görmemiştim.
Sürekli etrafa mutluluk saçıyodu.
Ta ki o güne kadar..

Benim ailem ilçedeydi,
babam 2 haftada bi gelirdi genelde.
Onun ailesi komşu bi şehirden gelirdi,
o da ayda bi kere filan.
Geldiklerinde de müdürden şikayet duymaları kaçınılmaz,
çocuk biraz hiperaktifti malum.

Neyse bi gün bunların araba yurda yanaştı.
Bu odayı turluyor;
"Ulan tam da yemekhanede tabak kırdığım gün!"
filan diye söyleniyor.
Biz tabi buna gülüyoruz diğer arkadaşlarla,
aylık görüşme için geldiler sanıyoruz.

Aracın kapıları açılınca bu fırladı aşağıya,
ben de camdan bi baktım sonra geçtim ranzama.
Bikaç dakika sonra kapı gümledi.
Ben yataktan doğrulana kadar yatağına geçmiş.
Alta eğiliyorum filan,
yorganı üstüne çekmiş titriyor.
Benim de kafa basmadı,
üşüdü mü lan bu diye düşünüyorum.
Saniyeler sonra müdür geldi,
sessiz sedasız açtı kapıyı bizi el işaretiyle çağırdı.
Ben hâlâ anlamadım, beklemiyordum.

Çıktık koridora geri kalan arkadaşlarlan.
Müdür arkadaşın babasının vefat ettiğini,
arkadaşa destek çıkmamız gerektiğini söyledi.
Ulan vefasız müdür pat diye söylenir mi..
Biz arkadaşlarla bakıştık,
olduğumuz yere yığıldık.

***

Arkadaş hiç gülmüyordu artık,
eski enerjisi kaybolmuştu doğal olarak.
Müdür destek ol dedi de napcaz?
Yakını ölen kişiye nası moral verilir ben ne bileyim.

Bikaç hafta hiç gülmedi nerdeyse,
ki yurttakilerle hiç konuşmadı denebilir.
Ayda bir gelen babanı görmeyi umarken..
neysem.
Daha kötüsü arkadaşın erimesine tanık olmaktı.
küfür etmek istiyorum böyle ağız dolusu bolca......
Para
para çok önemli.