bugün

bir gece yarısı arabama atlayıp gidiyorum. doğuya değil. batıya. gölgelerin uzun olduğu yerlere. gecelerin uzun olduğu yerlere sürüyorum arabamı. sol dirseğimi camdan sarkıtıp da rüzgarı yüzümde hissettiğimde öfkelerim acılarımdan daha üstün geliyor.
içim içime sığmıyor. bedenim ruhuma dar geliyor. önümdeki yol bitiyor. yorgun zihnimi ve yorgun bedenimi üçüncü sınıf bir benzinci moteline atıyorum.
çok güzel bir kadın hayatın çirkinliğinden bahsediyor. duymuyorum. sabah uyandığımda elinin birisi göğsümde oluyor. diğer eli ise yüzünün altında.
saçları bedenine bulaşmış. zihni ve kalbi ise bana. sıvılarımız sıvılarımıza.

elbiselerimi apar topar giyip çıkıyorum dışarı. güneş ışınları göğsüme saplanıyor. şehrin kalabalığına sürüyorum arabamı. bodrum katlarına iniyorum. poker oynuyorum günlerce. hayatım bir kaç oyun fişiyle masada duruyor. ütüyorum. ütülüyorum. çok da manası olmuyor hiçbir şeyin.
zihnim ölümle dans ediyor. ben ölümle dans ediyorum. hiv kapmak isteyen boktan bir roman karakterine benziyor hayatım. dans ediyorum hayatla. beline sarılıp kalçalarını okşuyorum. dudaklarını ısırıp elbiselerini soyuyorum. altıma alıp bacak arasına geçiyorum. ritmik hareketlerle zorluyorum hayatın kadınlığını. zevk alıyor. biraz da acı hissediyor. benim gibi.
gözlerinin aklarını gördüğümde "geliyorum" diyorum hayatın kulağına. karşılık veriyor sakince; "ben de seni bekliyordum."
heba olup da gitmeme adına gömülüyorum hayata. içine boşalıyorum. hayat da ruhuma bulaşıyor. zehir gibi.. ölüm gibi. aşk gibi..