bugün

metris cezaevinde şehit olan gönüldaş.
şehid “hasan meriç”in mektubu.

iyi dinle tusiad kitapsızı!
iyi dinle musiad “islamcısı”!
sen ey izbelerin karanlık fırsatçısı,
yağlı “iftar sofraları”nın fıkracısı,
“bal”lı dalkavuk mahmud’u;

sen de dinleyeceksin!…

kıçındaki donun kesiminden yediği salatanın sosuna oturduğu kanapenin biçiminden cima tarzına, gözü, kulağı, dili, derisi ve “bilmem nesi” topyekün işgal altında olduğuna bakmadan baksada anlamayan…

bir defa bayılttığı hakikatin bin defa ırzına geçip, ayet, hadis, icma, kıyas arasından kuru aklıyla kaypakça esip ibda’da kibir, clinton’da “islam ahlakı” keşfedip din iman üzerine ahkam paralayan aklı para, ruhu amerikan, satan oğlu satan, sen çamlıca tepesi ikitelli kulesi soytarısı…

soytarıları…

sizlerde dinleyeceksiniz…

tilki günlüğü’nün açılışı 17 ağustos depremini türk çocuklarına “siyonizm sevgisi aşılama kampanyası”na çeviren terörist israil’i göklere çıkarırken, aynı israil ve kukla ankara rejiminin 10 yıldır ambargo altında tuttuğu, 2 milyon insanını öldürüp sakatladığı komşumuz ırak’ın; “komşusu açken tok yatan bizden değildir, türkleri yalnız bırakamayız” diyerek yaptığı “petrol yardımı”nı görmezden gelen ve birde utanmadan;”tek dostumuz israil. müslüman komşumuz yardım etmedi, kınıyoruz!” diyen yeni yetme liberal çapulcu holding eşkiyası…

kokain kaşığını elinden bırakıp dinleyeceksin!…

“beynelmilelci, dönme, yahudi hakimiyetine karşıyız!” diyerek çıktığı “yalan yolu yolculuğu”nu 18 nisan seçimleri öncesi işgal medyası kameraları önünde “hayır dualarını” dilendiği aynı beynelmilelci yahudiliğin türkiye baş müfettişi david aseo önünde “esas duruş”a geçerek tamamlayan işgal medyası ekranlarında hiç utanıp sıkılmadan “bağımsızlığın artık devrini doldurduğunu, bağımsızlığın çağdışılık olduğunu” söyleyip, haftasına kalmadan meydan yerinde kürsüye tırmanıp, aynı pişkinlikle, “çeçenistan’ın bağımsızlığı üzerine ateşli nutuklar” atarak çeçenlerin sırtından siyasi yatırım yapan, ama her nedense aynı nutukları -çeçenistan konusunda “atmaya” benzemeyeceği için, anadolu’nun amerika’ya karşı “bağımsızlık hakkı”, kürt kavminin bağımsızlık hakkı için atmayan, “atamayan”, “uyuzhane” tozuyla kaplı pörsümüş ciğerleri iki para etmez sahte maneviyatçı!…

arkanı dönüp kaçma, buraya gel!…

bilerek “sefil toplum örgütleri” gösterisine çevirdiği 17 ağustos depremi sonrasının tozu dumanı içinde “uluslararası tahakküm yasasını” kaşla göz arasında kanunlaştırıp, ımf ne istemişse boyun eğerek, sömürgeci düşmanı vatan topraklarından sürmeye kararlı gerçek vatanseverlerin eline geçtiğinde sonucu tayin edici bir silah olacağını bildiği devlet kurumunun merkezi güç özelliğinin tasfiyesini, her renkten holding eşkiyasına bağlanmasını hemen hemen tamamlayan, böylece fiiliyattaki “eyalet-sömürge” gerçeği karşısında zaten çok komik ve iğreti duran kağıt üzerindeki “egemenlik hakkı”nı kağıt üzerindede resmen emperyalizme teslim eden ve bu teslimiyetin “kutlamasınıda” insanlığın beşiği kutsal değerler pınarı verimli ırak topraklarını ürün veremez hale getirmek için hemen hergün adana-incirlik işgal-terör üssü’nden kalkıp, ırak tarım sahaları üzerine büyük kaya blokları atan, türk- kürt- arap, bütün büyük doğu halklarının kavimlerinin baş düşmanı amerikan uçaklarının bombardımanı sürdürdükleri dakikalara denk getirdiği “konuşma”sında;” ırak’ın saldırganlığına dikkat çekip, sorunların silahla çözülemeyeceğini, islamın barışçı bir hoşgörü dini olduğunu” anlatan esas terörist başı clinton iblisini ayakta, hararetle alkışlayan “melanet meclisi”nin kimisi “sosyalist eğilimli”, kimisi “islamcı”, bilmem kaç yüz küsur, kalb gözü bir yana, akıl gözü dökülmüş, mantığı çürümüş, dışkı ruhlu haini!…

gerçeği, mantar kafanıza balyoz gibi indireceğim!

afganistan’dakini “aşırı dinci militan”, cezayir’dekini “dinci terörist”, güney lübnan’dakini “islamcı terörist”, türkiye’dekini “aşırı dinci terörist!” diye yaftalamaya cüret ettiği müslümanlara, aynı “haber tahrif bülteni”nde, sira çeçenistan’a gelince, sureti haktan görünerek “savaşçı” demek suretiyle nohut aklınca çok ustaca “maneviyatçılık ayarı” yapan tgrt’sinden kanal domuz’una, inter- satar’ından a(merikan)tv’sine, “işgal medyası”nın fahişe kavat kaynayan bütün şubeleri!..
kulaklarınızı iyi açın…

ev basıp ırza geçmiş bir amerikan işgal-terör üssü askerini, hemde önünde uşak gibi dolanıp çay kahve ikram ettikleri halde “askeri karakol”da bir saatten fazla tutamayan, on beş dakika geç bıraksalar abd konsolosundan telefonla fırça yiyen ve aynı amerikan işgal askeri, dumanlı kafasıyla “tatil-fuhuş köyü”nün yolunu şaşırıp, az ötedeki piknik yerinde sızdığında, hemen o bölgedeki garnizonu teyakkuza geçirip, komando tugayını seferber eden bu hizmetlerinin mükafatı olarakta abd’de, israil’de göğüslerine “üstün hizmet madalyası” iliştirilen generalcikler!…

mustafa kemal’in, “memleketin bütün tersanelerine, girilmiş, bütün kaleleri zaptolunmuş, bütün limanları işgal edilmiş olsa da, emperyalist düşmanla savaşın!” şeklinde ifadelerin bulunduğu konuşmalarını, harb okullarında, görev yerlerinde genç subaylara okutmayan onlardan saklayan, bunun yerine “irtica tehlikesi”yle alakalı sözlerini afişlere çıkaran, memleketin bütün limanlarını ve kalelerini kendi elleriyle birer birer abd’ye, “askeri serbest bölgeler” halinde teslim eden vatan hainleri…

özalizmin, 80 sonrası “yap, sat, devret-çal, çırp, talan et!” mantığıyla beslenmiş bir hedonist yeni yetmeye disko ritminde düzenlettirdikleri 10 yıl marşını manken-spiker-fahişelerle, el ele söyleyerek vatan haini yüzlerini gizlediklerini zanneden kepazeler!..

sizlerde kulaklarınızı açacaksınız!

ya sizler?…

2 milyon ıraklıyı “yahudi ambargosu”yla boğan abd’nin “türkçü!” kisveli çömezleri?…

“türkçülük” adı altında türklüğü içten çürütüp yok edenler?… ve bunu ört-bas etmek için anaların acıları üzerinde adiliğin diliyle taht kurup, o insanları “30 bin kişinin katili boktan edebiyatı”yla işgal medyası kameraları önünde konu mankeni, dekor niyetine ağlatıp sızlatıp, oradan oraya koşturan israil yanlısı, hadımcıklar?… insanların acılarını adice sömürünce, kökünden sökülmüş erkekliğini kazandığını zanneden “fuhuş-milliyetçileri”?..

sizi unuttum mu sandınız?…

hayır, sizinde suratınıza çarpacağım, sizde işiteceksiniz.

istanbul’da imzalanan “washington şartı”nın nihai belgelerini, bu belgelerin kontrolünü, dağıtımını bizzat ve kendi ülkesinden yapan israil’den edinen… ve bu israil’e, anadolumuzun manavgat suyunu satıp, fıratı pazarlayan “kukla ankara hükümeti”!..

yankısı 21. yüzyılda kulaklarınızdan silinmeyecek gür sesimi mutlaka duyacak ve asla unutmayacaksınız!

“şehadetim topunuzun üzerine vurulmuş bir iptal mührüdür!”

“yar yolunda kuş oldum o ruh ki ezilemez
mührü kanımla vurdum artık hiç silinemez!” (ocak 2000)
hasan meriç, bandırma cezaevi’ne düzenlenen operasyon neticesinde şehid edilmiştir.
7 Ocak 2000

'' hasan meriç 11. koğuşun üst katında en dipteki mazgalı koruma ile görevlendirilmişti. orada bir çatışma çıkması neredeyse imkânsız, ancak ilahî sevk hasan’ı görev yerinden ayrılıp koğuşlar arası delikten geçirdikten sonra, 12. koğuşa götürüyor.

pencere demirleri sökülmüş, operasyon bölgesinden geçirerek, bizim hazır kıta elemanları ile jandarmanın çatıştığı bölgeye getiriyor. b blok maltası dediğimiz yerde çıkan çok yaman bir çatışma sonucu jandarmalar geri çekilmek zorunda kalıyor.

ancak ara malta kapısını kapatan jandarmalar yaşadıkları bozgunun acısıyla makineli tüfeklerle maltada bulunan akıncıları kurşun yağmuruna tutuyor. otomatik silahların sesi bütün cezaevinde yankılanıyor.

ara maltada yerde yatan 13 akıncı var. hepsi çeşitli yerlerinden vurulmalarına rağmen bazıları sürünerek koğuşa dönüyor.

bazılarını da bizim arkadaşlar olay yerinden çekip alıyor. yerde hareketsiz duran, yüzü bembeyaz olmuş, sırtından sıçrayan kanın duvarı boydan boya kızıla boyadığı bir akıncı; hasan, hiç çırpınmadan, bir kelebek gibi kanat açıp alemlerin rabbi olan allah’a kavuşmuştur. (…)

hasan’ı dünya gözü ile gördüğüm son an çok ilginçti. 11. koğuşun üst katından aşağı inmiş, havalandırmada bulunan benim yanıma geliyor.

etrafımızı tamamen kuşatmış olan ve kalkanlarını pencereye dayamış bulunan jandarmalara esrarengiz bir bakış atıyor.
yüzü maskeyle kapalı olduğu için sadece gözlerini görebiliyorum, son defa bu fani âlemde…
o sırada hepimizin çektiği bir zikir vardı: “hasbünallahü ve ni’mel vekil…” zikri mırıldanıyor. ''

yılmaz dalyan - kalebend - siccin defterleri