bugün

bu işin içinden yüreğimi sıkan, beni koca bir kasvet bulutunun içine sokan o müzmin duyguyla nasıl çıkabileceğimi bilmiyorum. ki bu duygunun adını hepiniz biliyorsunuz; hüzün.
yazmak için hüzünlenmek mi lazım illa bunu da bilmiyorum mesela. ama ne zaman kendim için geçsem şu klavyenin başına, ne zaman içimdekileri anlatmak istesem şöyle birkaç kelimeyle bakıyorum; tek hissedebildiğim hüzün oluyor.

yine hüzünlendim ben.
hatta akşam oldu hüzünlendim ben yine'yi dinlememe gerek bile kalmadı bunun için. ara sıra kendi kendime, hiçbir neden yokken de yapabiliyorum bunu ama bu seferki başkaydı.

vedaları çoğumuz sevmeyiz. uzatmak için elimizden ne gelse yaparız bazen. içilen son sigaranın her nefesinde mesela zaman dursun isteriz. durmaz. veda öyle herkese edilmez. yanından ayrılırken geride bıraktıkların için, için gidecek. yanında olamadığına, olamayışına, olamayacak oluşuna kahredeceksin, aklın kalacak ki veda anlamını netleştirsin. geride bıraktığının iyi olmasını istemektir çünkü veda. selam ve esenlik dilemektir en basit sözlük anlamında.

birçok şey söylenebilir veda ederken ya da susabilinir bakışlara saklayıp anlamı. ama zaten her açıdan çok zor olan vedaları daha da kanatıcı, daha da acıtıcı bir söz vardır: hakkını helal et.

normal veda cümleleri daha soğuk kalıyor bu cümlenin yanında bana göre. çünkü hakkını helal et'in öyle yakıcı bir anlamı var ki, geriye külden başka hiçbir şey bırakmıyor. normal bir veda cümlesi her zaman bir umut barındırır içinde: "günün birinde, bir yerlerde..." diye geçirebilirsin içinden sana "kendine iyi bak" deyip giden birine. ama "hakkını helal et" böyle değildir. hak ölüm anında istenir. allah huzurunda istenir. nihayetinde maddi anlamda ebedi ayrılıkta istenir. ve giden hak istemişse senden, döneceği yolları kendi eliyle çivilemiş demektir.

bu sebepledir ki ne zaman biri "hakkını helal et" dese bana benim içim acır, yüreğim dağlanır. onu bir daha göremeyecek olmanın hüznü kaplar içimi. bu akşam farkında olmadan biri daha dedi bunu bana.

dibi dibi rek.

bu akşam sözlükten ve dahi benden hak istemiştir, hakkını helal etmiştir. şu zamana kadar tek bir diyaloğumuz dahi olmasa da "hakkınızı helal edin" deyişi yine o bilindik duyguyu getirip boğazımın tam ortasına koca bir yumru şeklinde bırakmıştır.

benden yana, hakkım var mıdır bilmesem de; helal olsun.

ve tanım: ne zaman bir "hakkını helal et" duyulsa şu dünyanın faniliğinin, ölümün, yaşamın, değer bilmenin, değer bilmemenin ve daha birçok şeyin harman olduğu, adına da iç yanması ile karışık yok olma psikolojisi denen psikolojidir.
bu lafı sana söyleyen kisiyle gecirdigin iyi kötü ama birlikte ama cetin gecirdigin tüm günlerin gözünün önünden gecmesi ve cok sevdigin insanın yanından belki ebediyen belki bir süre senden kopması olayında vucudu bastan assagı saran durumdur.
ya helal etmezse... diye oluşan bi gerilim yok mudur, bence vardır.
temizlik ve samimiyet.
üstünde hakkım olduğu yeni mi şarj etti.
bu adamın bana bir yamuğu oldumu acaba şeklinde düşünmeye sevkeden psikolojidir. Bu düşünce akıldan hızlıca geçirilir, zira soruyu yöneltene ivedilikle cevap vermek gerekir.
güncel Önemli Başlıklar