bugün

bir ziya gökalp klasiğidir. klasiktir zira onunla özdeşleşmiştir.

sol literatürün tecavüze uğrattığı bir pejoratif mastürmasyon aleti olan değil de, siyaset bilimi açısından faşizm nedir diye sorulduğunda verilebilecek en öz cevaplardan biridir bu. zira faşizmin en temel yargısını bünyesinde barındırır.

devlet denilen tüzel kişiliğin insanın bir şekilde teşrifinden sonra kurulduğuna şüphe var mı? haliyle devletin bazı gereklilikler üzerine inşa edildiği de kabul edilmelidir. yani o, aslında bize ait olan ama yer yer ihlal edilen haklarımızı koruması için inşa ettiğimiz bir "araç"tan başka bir şey değil. mahkemesi, askeri ve polisiyle bu örgüt sadece bir araç.

şimdi düşününki bu tüzel kişi bize ona itaat etmemizi, doğuştan sahip olduğumuz haklarımız için "yok" dememizi ve kendimizi onun sınırlarını çizdiği çerçeve içine hapsetmemizi, bütün farklılıklarımızdan renkliliklerimizden sıyrılmamızı ve kendimizi sürekli bir borç içinde hissetmemizi bekliyor. komik değil mi? evet ama bunun yer yer savunulduğu da görüldüğü üzere oluyor.

şimdi ne diyorsunuz? hala mı devletçisiniz? hala mı kendi varlığınızı, sonradan kurduğumuz ve bir araç olan devletten bağımsız düşünemiyorsunuz? hala mı onu kendinizden daha değerli görüyorsunuz?