bugün

Küçük çocuklarda düşünce ve otokontrol pek gelişmediğinden genelde hazlara düşkün yaşarlar, Onlara göre haz duymak yüce ve saygı görülesidir; Acı çekmek ise kaçınılması gerekendir. Hal böyle olunca küçük çocuk başkalarının çektiği acıları gülünç bulacaktır. Hatta yolda yürürken arkadaşının ayağına çelme takacak, arkadaşı yere kapaklanınca kahkahayı basacaktır. Ne büyük iş! Sonra arkadaşının saçını çekmek, ensesine vurmak, üzerine çıkmak gibi birçok zorbalık küçük çocuklarda sık sık görülecektir.
Oysa biz yetişkinler böyle basit şeylere gülmeyiz. Bizim için mizahı kaliteli yapan şey kişinin bulunduğu duruma kendi çabasıyla düşmesidir. Örneğin "Varlık yoktur." diyen Gorgias gülünçtür. Çünkü bu sözü söyleyebilmek ancak çabayla mümkün olur. Biz Gorgias'ın kısa boyuyla veya kel kafasıyla ilgilenmeyiz. Bunlarda çirkinlik görsek bile bunların gülünç şeyler olmadığını biliriz. Uygarlık, kontrolümüzde olmayan şeyler hakkında sorumlu tutulamayacağımızı bize öğretmiştir. Tabii eğer uygarsak...
"Biz yetişkinler" dememe bakmayın. Birçoğumuz hala soyut düşünceden yoksun çocukluk dönemi narsizmini sürdürüyor. Tabii artık ayağa çelme takmak moda değil. Bunun yerine birini kötü bir şekilde taklit ederek sözlerini alaya almak, çarpıtmak, itibarını zedelemek, küçümsemek, küfür etmek, hakaret etmek, trollemek gibi eylemler var. Elbette bu eylemlere katıla katıla gülen ve teşvik eden sığ bir kitle oldukça bunun ekmeği çok yenecektir. Uygar bir toplum bu mizah kültürüyle bağdaşmaz. Zaten bu tarz bir ciddiyetsizlik insanları birleştirmekten ziyade ayrıştırır.
Dolayısıyla diyorum ki: Neye güldüğünüz önemlidir.