bugün

zaman gazetesi yazarlarından mümtaz'er türköne'nin tartışma yaratacak cümlesidir. yazarımız tsk kurmaylarının çağı kavrayamadığını belirterek gerektiğinde ordunun ortadan kalkabileceğini sölemeye cesaret etmiştir. buyrun link aşağıdadır.

http://www.medyafaresi.com/?hid=22931&cid=5

not: ayrıca kişinin eski dava koşturan ülkücülerden olması ve böyle talihsiz bir açıklama yapması ayrı bir utançtır. demek gülen cemaati adama neler yaptırıyor. daha neler görcez bakalım. hayırlısı...
tsk'nın darbeci kurmaylarına hâlâ sahip çıkan bir görüntüsü olması üzerine sarf edildiği düşünülen söz.

yoksa eski de olsa bir ülkücü militarizmi pek sever.
bunu söyleyen şahıs türkiye cumhuriyetinde profesör olmuştur. (bkz: 1980 sonrası profesör olanlar)
gençliğinde mhp li olup yargılanmıştır. günümüzün döneklerindendir. hanımın da akp mivvetvekili konumu dolayısıyla bunu söylemesi normaldir. türk ordusu lağvedilirse, anadoluda türk katliamı olur kalanları da uçaklara doldurup orta asyaya geri gönderirler.
(bkz: gerektiğinde akp tekme tokat indirilmelidir)*
orduya bok atmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayan, 80'lere ülkücü takılan şimdi para nerdeyse oraya koşan her devrin adamı olan kişinin açıklamasıdır.
yazının tamamını okumayan insanların, sadece yazının başlığına ve başlığından çıkan anlamla yola çıkıp; yazılmış bu uzun ve bir o kadar da içinde* dogru noktalara parmak basılmış yazı, makale.
lağvedersek darbeyi kim yapacak sonra bizi şeriatçılardan bölücülerden kim koruyacak biz demokrasiyi beceremeyiz aman tehlikeli adamlar asılmazsa tehlikeli insanlara b.k yedirecek ordumuz olmazsa ne yaparız şeklinde tepki gösterilmesi gereken sözdür. *
kibarcasının "kalça yükselmesi" olduğu malum sendromdan müzdarip kişi beyanatı.
"militarizm" kavramından nefret eden bir insan olarak "hadi lan ordan" dediğim laftır.

yani sen bir ülkenin düzenli ordusunun kalkmasını istiyorsun, öyle mi?

aptal mısın sen?
(kalça yükselmesi demiştim ama... düzeltiyorum!)

nurcuların türk düşmanlığının daha da barizleştiğinin göstergesi beyanattır. işte bu yüzden "ama amaa demokrasi istiyoz biz" dediğinizde ne yapmak istediğinizi gayet iyi anlıyoruz ve prim vermiyoruz. işte sırf bu yüzden pkk'dan herhangi bir farkınız yok gözümüzde. ve sırf bu yüzden, gelecekte bol bol "ağlayacağınız" günlerde, o ezik demagojinizi yutmayacağız, ve bu pis, hain beyanatlarınızı hatırlatacağız.
türk ordusunu planları önünde engel olarak gören abd ile onun maşa olarak kullandığı, tsk'ya atatürk'ten ötürü nefret duyan dinci kesimin argümanı.
neresinden tutsanız elinizde kalan bir yazının içinde geçen bomboş bir söz. her şeyden önce, yazının çıkış noktası mustafa balbay'ın günlüklerinde yazan bir kaç sayfa yazı. yani bu profesör arkadaş, bir günlükte yazdığı iddia edilen bir kaç sayfa yazıdan yola çıkarak; ülkenin güvenliğini sağlayan, kore savaşından, kıbrıs barış harekatından alnının akıyla çıkmış, 25 yıldır da güneydoğu'da gece gündüz, kar kış, sakat topal demeden bu vatan için çarpışan ve çarpışmaya devam edecek olan orduyu "gerektiğinde" lağvetmekten bahsetmiş. bunu yaparken de klasik tribünlere oynama hamleleri de gözden kaçmıyor. "devletin, milletin çıkarları tehdit altında."

madem devletin milletin çıkarlarını bu kadar düşünüyorsun arkadaş; eşinin milletvekili olduğu ve senin de emriyle yazıyor olduğun iktidar partisi, türk ordusunun kuzey ırak'a girmesinin yolunu açacak olan tezkereyi geçirmediğinde neden susuyordun? vatan evlatlarını mı düşünüyordun? e tsk'yı lağvedince ne kadar vatan evladının öleceğinden haberi yok mu senin? peh...

karşımızda sıradağlar gibi kurumsal zaaflar duruyormuş... neymiş onlar?

birincisi; en tepedekiyle altındakilerin görüşleri farklıymış. e siz değil misiniz orduda tek tip düşünce vardır, sığdır carttır curttur diye sızlanan? bu görüş farklılığının konumla falan alakası yok. kuvvet komutanının emekliliği geliyor da genkur başkanının emekliliği gelmiyor mu? kuvvet komutanı siyaset düşünebilir de genkur düşünemez mi? böyle bir farklılığın * kuruma yıkılması çok saçma. hele ki bu bahsedilen kesimin 3-5 kişiden oluşması, kurumun ise yüzbinlerle ifade edilmesi, kuruma atılmaya çalışılan çamuru açıkça gösteriyor.

ikincisi; " seçim sonuçlarını beğenmeyen bir kuvvet komutanının "bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum, bu ümmet iradesi..." lafının üzerine bir de makam kotardığı siyasî tasarruflar ekleniyorsa, ordunun gücü, o ülkeyi kaba gücün egemen olduğu ilkel bir topluma dönüştürür." kuvvet komutanının, ülkedeki seçimler hakkında bir düşüncesi olamazmış, buradan bu anlaşılıyor. yani; sokaktaki mehmet efendi, dağdaki köylü, aysun kayacı, arto falan seçim sonuçları hakkında kendince yorum yapabilir, ama asker yapamaz. bir de hadi günlük doğru diyelim, adam bunu muhabbet esnasında söylüyor, topluma veya bir kesime seslenirken değil. adamın düşüncelerini birkaç kişiye açıklamasından daha doğal bir şey var mı? siyasi parti merkezleri gibi iş gören karargahlardan falan bahsetmiş... siyasi partilerle orduyu karşılaştırma gafletinde bulunmuş arkadaş. ahh, keşke siyasi parti merkezleri, ordunun karargahları kadar iş görse *. belki o zaman daha güzel yerlerde olurduk.

üçüncüsü; "bir siyasî parti kadar gündelik siyasete dalan bir ordu ile o ülkenin çıkarları korunamaz." yani yukarıda yazanların yanına bunu da ekleyin, ne kadar menfi bir abartma, nasıl bir kin vardır senin içinde arkadaş? var mıdır böyle bir olay ya? yurtdışından biri gelse de okusa bu yazıyı, önümüzdeki yerel seçimlere tsk'nın da katılacağını falan zanneder. abartının, manipülasyonun bu kadarı. "halka hesap veren demokratik iktidarlar, millî davalarda askerî yönetimlere göre daha dikkatli ve sorumludur." tayyip'in halka nasıl hesap verdiğini hepimiz biliyoruz. ayrıca, güneydoğu'dan bir şehit haberi geldiğinde kimse başbakandan hesap sormuyor. nereden duymuş bunu? türkiyede mi yaşıyor bu adam allah aşkına?

dördüncüsü; dünyayı anlama ve yorumlama kapasitesi, entelektüel birikim ve donanım bakımından, tsk komutanlarının hepsinin hükümettekilerin her birinden daha da üstün olduğu tartışmasız bir gerçektir. bu komutanların, o konumlara gelene kadar hangi eleklerden geçirildiğini, ne tür kriterlere göre değerlendirilip görevlerine seçildiğini bilmeyen insanlar böyle cehalet kokan yorumlara başvurabiliyor. ama tabi konu bilmeden yapılan yorum değil, suç atma ve yerme olduğu için ortada niyet farklılığı olduğunu anlamak zor değil.

beşincisi; "orduda esaslı bir demokratik denetim zaafı var" buyurmuş. ilhami erdil kimdir biliyor mu bu zat? kuvvet komutanını bile yargılayabilen orduya böyle bir suçlamada bulunmak için cidden ordu düşmanı olmak gerekiyor.

hele sonuç kısmı beni benden aldı, kim olduğumu unutturdu. mondros'ta ordumuzu dağıtmışız, erzurum'da kurmuşuz. böyle bir yorumda bulunabilen bir insanın, ordudaki komutanların entelektüel birikimini sorgulaması kadar saçma bir şey var mı? adam, tarihi kendi maksadına göre eğip büküp nasıl da karşımıza çıkarıyor hayret ettim valla. çok yazık...