bugün

oldum olası nefret ederim bunalımlı, kasvetli havalarda gökyüzünün aldığı kurşuni hâllerden. ruhumu daraltıp, nefesimi engelliyor resmen. yaşama isteğimi alıp da götürüyor deyim yerindeyse. yerimden kımıldamak gelmiyor içimden.

bir belediye otobüsünün, toz barları bağlamış penceresinden görebildiğim kadar seyrediyorum şehri. şubat ayı, bitti-bitecek hâllerinde ve cemre'nin, düşeceği söylentilerine ramak kaldı coğrafyanın, bu yakasında. oysa soğuk, külliyen dondurmak amacındaki şubatlarını hatırlarım ömrümün, tercihimdir. hemen çaprazımdaki koltukta oturan kadının, kucağındaki çocuk kadar dikkatle seyrediyorum tozlu penceredeki şehir ve şehrin insan manzaralarını. gene de böyle kasvetli havalarda ölümlülüğümün, kendini hissettirişine tekrar ve tekrar aşık oluyorum sanırım. nefesim daralıyor gitgide "kaptan, ortakapı... ölecek var!"...

tütün çubuklarımın orgazm çığlıklarına sebep olabilecek kadar parlak tabakamda, tek bir sigara kalmamış. "bırakmalı biara şu mereti" diyeceğim ama kenini yineleyen tavsiyelere karşı biraz önyargılı, peşin hükümlüyüm. güneşin nerede olduğunu, annesine sorabilecek kadar temiz bir çocuk olmayı ne de çok isterdim ömrümün şu anında. cemre'nin düştüğünü gözden kaçırmamak için günlerimi, küçük evimizin penceresinde bekleyerek geçirmeyi tekrar. çağla, semt pazarlarına düştüğünde acı bademi ile yüzümü buruşturmasına rağmen "yaz tatilinin" yaklaştığını müjdeleyen bu gelişmeyi, coşkuyla karşılamayı. elektrik borusundan, kendimize mavzer yapıp da kağıttan kurşunlarımızla karşılıklı iki apartmanın en üst dairelerinde toplanarak "savaş" oyunu oynayabilmeyi. ama işte insan bir kere büyümeyegörsün. hepsi bir kenara otobüsün toz katmanlı penceresi dahi bildiği küfürleri ardı ardına etmesine sebep oluyor ve herşeyden önce savaşın, oyununu aslında çok çok büyük olanların oynadığını öğreniyor.

oysa bugün, herkes yeniden çocuk olsa; hepsini pencere kenarında toplayıp da düşecek olan cemre'nin yolunu gözleyebilirdim. gelmek için, gri bulutları yırtan; soğuk kış günlerini küstüren baharın, elçisine merasim düzenleyebilirdim. şimdi yapsam, "deli" derler de altından kalkamam...