bugün

Gün gelir
Umut, toprakta bir tohum gibi
Filiz verir
Yeşerir, büyür
Kök salar dünyanın dört bir yanına
Gün gelir
Kalpte aşk, yürekte vicdan
Buluşur insanla yeniden...
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım ...
ben 
senden önce ölmek isterim. 
gidenin arkasından gelen 
gideni bulacak mi zannediyorsun? 
ben zannetmiyorum bunu. 
iyisi mi,
beni yaktırırsın, 
odanda ocağın 
üstüne korsun 
içinde bir kavanozun. 
kavanoz camdan olsun, 
şeffaf, 
beyaz camdan olsun 
ki içinde beni görebilesin 
fedakârlığımı anlıyorsun : 
vazgeçtim toprak olmaktan, 
vazgeçtim çiçek olmaktan 
senin yanında kalabilmek için. 
ve toz oluyorum 
yaşıyorum yanında senin. 
sonra, sende ölünce 
kavanozuma gelirsin. 
ve orada beraber yaşarız 
külümün içinde külün 
ta ki bir savruk gelin 
yahut vefasız bir torun 
bizi ordan atana kadar... 
ama 
biz 
o zamana kadar 
o kadar karışacağız ki birbirimize, 
atıldığımız çöplükte bile 
zerrelerimiz 
yan yana düşecek. 
toprağa beraber dalacağız. 
ve bir gün yabani bir çiçek 
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
sapında muhakkak iki çiçek açacak : 
biri 
sen 
biri de 
ben. 
ben 
daha olumlu düşünüyorum
ben daha bir çocuk doğuracağım 
hayat taşıyor içimden. 
kaynıyor kanım. 
yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
ama sen de beraber. 
ama ölüm de korkutmuyor beni. 
yalnız pek sevimsiz buluyorum 
bizim cenaze şeklini. 
ben ölünceye kadar da 
bu düzelir herhalde. 
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? 
içimden bir şey : 
belki diyor.

piraye nâzım hikmet.
ben 
senden önce ölmek isterim. 
gidenin arkasından gelen 
gideni bulacak mi zannediyorsun? 
ben zannetmiyorum bunu. 
iyisi mi,
beni yaktırırsın, 
odanda ocağın 
üstüne korsun 
içinde bir kavanozun. 
kavanoz camdan olsun, 
şeffaf, 
beyaz camdan olsun 
ki içinde beni görebilesin 
fedakârlığımı anlıyorsun : 
vazgeçtim toprak olmaktan, 
vazgeçtim çiçek olmaktan 
senin yanında kalabilmek için. 
ve toz oluyorum 
yaşıyorum yanında senin. 
sonra, sende ölünce 
kavanozuma gelirsin. 
ve orada beraber yaşarız 
külümün içinde külün 
ta ki bir savruk gelin 
yahut vefasız bir torun 
bizi ordan atana kadar... 
ama 
biz 
o zamana kadar 
o kadar karışacağız ki birbirimize, 
atıldığımız çöplükte bile 
zerrelerimiz 
yan yana düşecek. 
toprağa beraber dalacağız. 
ve bir gün yabani bir çiçek 
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
sapında muhakkak iki çiçek açacak : 
biri 
sen 
biri de 
ben. 
ben 
daha olumlu düşünüyorum
ben daha bir çocuk doğuracağım 
hayat taşıyor içimden. 
kaynıyor kanım. 
yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
ama sen de beraber. 
ama ölüm de korkutmuyor beni. 
yalnız pek sevimsiz buluyorum 
bizim cenaze şeklini. 
ben ölünceye kadar da 
bu düzelir herhalde. 
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? 
içimden bir şey : 
belki diyor.

piraye nâzım hikmet.
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün
güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
Nâzım Hikmet.
SEVGiLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

Behçet NECATiGiL

Bugün daha bir anlamlı geliyor bana neden bilmiyorum. Sevgileriniz yarınlara kalmasın.
az kaldı benim canım,
aldım hediyeni, iyi sakladım es kaza görme diye.
yakıp da bir çilekli pastanın üstüne bitirdiğin yaş kadar mumu sen üfle diye bekleyerek,
eriyişlerini seyredeceğim yine.
çay da yaparım.
içerim sonra demliği bir başıma seni beklerken.
beklerim seni yorulmam belki gece hiç uyumam.
mumlar tamamen eriyip de pastayı mahvettiğinde
tek bir mum yakar ben üflerim tam doğduğun saatte.
nefesim tek mumluk, nefesim tek mumluk, nefesim tek...
sonra arar birileri yaşayıp yaşamadığımı kontrol etmek için.
yaşıyor olurum, yaşıyor olurum, yaşıyor.
söz verdim sana.
az kaldı benim canım,
aldım hediyeni, iyi sakladım ama sürpriz sana... * * *
Zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
Yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
Kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
Gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun..
Sevdiklerimin başında bir bilmediğim
Görmediğim özlemediğim özlediklerimin başında

Yurdum olmadan sıladayım
Kimsem ölmeden yasta
Yollarda gözlediğim ne
Mektuplarda beklediğim ne

Nereden sürmüşler beni buralar nere
buralar nere, buralar nere

Bir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
Buralara konmuş göçmen olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum

by

bülent ecevit
--spoiler--
Acılı ruh, didinmeye düşkün eskiden,
Umut, ki mahmuzu can katardı çabana,
Artık sürücün olmaz! Utançsız yatsana
Kocamış at, her engele takılıp giden.

Katlan, yürek; ağır uykuna dal şimdiden.

Yenilmiş , bitkin ruh! Koca serseri, sana
Artık ne uğraşıdan tat var, ne sevgiden;
Kalsın flüt iç çekişten, boru ezgiden!
Zevkler, ilişmeyin bir küskün, bezmiş cana!

Canım ilkyazın kokusu gitti yabana!

Zamandır her dakika beni yutup yiyen
Sonsuz kar donmuş bir gövdeyi sararcana;
Yukardan baktığım yeryuvarlağı bana
Bir sığınak göstersin istemem yeniden.

Çığ, götürür müsün düştügünde beni sen?
--spoiler--

Charles Baudelaire
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

Yahya Kemal Beyatlı
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahir’le zühre olabilmekte
yani yürekte.
mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu kesfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahir’i zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
huzurlu şarkıları dinlemeyeli epeyce olmuş
bir müslüm derdinde şimdi adam
belkide aynada baktığı yüze küskün
hasret rüzgarları kadar da acıklı
beterin beteri olmasa
kaybedenler kulübü başkanı seçilir
o derece mağlup
messi gelse kurtaramaz
cem yılmaz gelse güldüremez bir halde..
(anlamsız anlatımlar 2015)
üçüncü şahsın şiiri. atilla ilhan.
eyvah ne yer ne yar kaldı gönlüm dolu ah u zar kaldı şimdi buradaydı gitti elden gitti ebede gelip ezelden ben gittim o haksar kaldı bir köşede tarumar kaldı baki o enisi dilden eyvah beyrut'ta bir mezar kaldı

bildir bana nerde nerde ya rab kim attı beni bu derde ya rab nerde arayayım o dilrübayı kimden sorayım bi-nevayı derlerki unut o aşnayı gitti tutarak reh-i bekayı

sığsın mı hayale bu hakikat görsün mü gözüm bu macerayı? süratle nasıl da değişti halim almaz bunu havsalam hayalim.

çık fatıma! lahteden kıyam et yanımdaki haline devam et ketn etme bu razı söyle bir söz ben isterim ah öyle bir söz güller gibi meyl-i ibtisam et dağı dile çare bul meram et bir tatlı bakışla bir gülüşle eyyamı hayatımı temam et

makber mi nedir şu gördüğüm yer ya böyle reva mı ey cay-ı dilber.
O şiirler

O şiirleri
Çocuğa yazsaydım
Sevinirdi, alkışlardı
O şiirleri
Ağaca yazsaydım
Sevinirdi çiçek açardı
O şiirleri
Kuşa yazsaydım
Sevinirdi kanat çırpardı
O şiirleri
Taşa yazsaydım çatlardı
O şiirleri
Sana yazdım
Sen ne yaptın
Okumadım.
"Yoktu ki ezberimiz,
Hep doğaçlama
Seviştik.

insanlığımız sözde değildi,
Yürürken bile yamuğumuz olmadı,
Vurulurken niye olsun?

Vurmayı hiç yakıştıramadık,
insandık.
O kadardık...
Kadarcık değil amma...

insan kaldık,
Giderken bile..."

iC yayınlanmamış şiir.
Beyaz kağıt boşluğu.
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olsanı demiyorum
kör olma da
gör beni.

Hasan Hüseyin korkmazgil.
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey.
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana.
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
görsel
görsel
Boş değildir, yorumsuz kalmayandır
Derin duygularla hislere yolculuktur, anlam
Anlama , anlamlıya en büyük misalimdir
Gizemli gözlerinden aldığım ilham

içtiğim su gibidir dudakların
Verdiği ölümsüz aşkın şerefine
Melekler imrenir , fanilerden virane
Nutkum tutulur, ruha huzur saran ellerine

Cefakâr olsun bedenim,
Kul olsun tüm derde kedere
Kalbi sana attıkça , bu beden sağlam
Sen fani isen, kulluğum bana hazine

Gözyaşlarımın tanesi yoluna düşecekse
Kör olana dek aksın acımaz zerrem
Çölde göreceğim serap sen isen
Can verene dek vatanım çöl, gelmesin kimse

Ak budur ya olmuş basit bir laf
Simana duyduğum neşem müzikal sanat
Ver yansın senin olmadığın dünya
Cihan cehennemin olsun pekâlâ

Sevi'ye ferman verir yegane gülüşlerin
Adına mühürlü kelepçe tutulur kalbe
Gözlerime parıldayan tutku dolu gözlerin
Ebedi mihrap olur doğan güneşe..
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,

Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,

ibret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.

Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.

Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.

Neyzen Tevfik