bugün

an itibarıyla yaşanan. gidip yatsam, yüz yıl uyusam, kalktığımda her yer güllük gülistanlık olsa. belki de günün gürültüsü dindikten sonra kendinle başbaşa kalmaktandır. balkonda bir sigara içsem iyi gelir mi acaba düşüncesi. kafada dolu bin tane düşünce. ulan hiç mi iyi bir şey olmuyor, nankör diye kendine kızmak. televizyonda da bir bok yok. hep aynı şeyler. yok en iyisi bir tane yat zıbar sigarası içip televizyonu bir saate kurup belki onuncu defa seyrettiğin eski bir türk filmi yakalayıp yattığın yerde uyuyakalmak. of yeter okuma sen de için kararmasın, git başka başlıklarda takıl. beni burda yalnız bırak.
manyak depresif bir durum,ücüncü bir kişilik,yalnızlıkta düşen maske,coğu zaman ertelenen şeylerin düşünmenin ancak herkes yatağına gittikten sonra gidemeyenler icin mümkün olması.*
(bkz: gece vakti coken huzun)
lacivert göğün altında tüm özlemler,acılar,anılar su üstüne çıkar.ve ruh hüzünle dans eder.
Geceler! insanın kendisiyle baş başa kalmasına neden olan. Kendisini, yaşamını gözden geçirten. Geriye dönüp bakınca karamsar cümleler kurdurtan. Milyonlarca benlikten hangi 'ben' olduğunuzu şaşırtan...
Kadeh kadeh içkiler tükettim, Sigaralar yaktım art arda, ağlamamak için yeminler ettim, inadına gülümsedim, özgür gibi koştum. Güçlüyüm sandım. Direndim. Yoruldum! Onca sahtekar karakteri yaşamaktan yoruldum. Beni güçlü kılacak bütün karakterleri donandığımı sandım. Er meydanında cılız bir güreşçiydim.
Karamsar mı kelimelerim. içinizi mi karartıyorum. Benim içim kararmış. Neşeli cümleler beklemeyin. iç açıcı, sizi kahkahalara boğan cümleler yok. Aslında hiç yoktular. Olmadılar. Ben karamsar cümleler kurmayı öğrendim. Çocukluğumdan kulağımda çınlayan cümleler 'baba vurma' oldu. Gençliğimin baharında sevgi dolu cümleler öğrenmek, sevgilime şiirler okumak yerine, küfürlü cümleler işittim. Onları öğrendim haliyle. Sevenlerim oldu bu halimle ya da sevdiğini sandıklarım. Ben de sevdim. Ama güvensiz korkak. Güvenemedim kimseye. Elimden tutmaya çalışanlar oldu. Ben istemedim onları. Türlü bahanelerle uzaklatırdım kendimden. Karakterler yarattım. Çok kişi olunca anlayamadılar beni. Göremediler gerçek beni. Şimdi bütün karakterlerimden uzak ben yazıyorum bu yazıyı. En zayıf halimle. Geiye bakınca kişilik arayışı içerisinde olduğumu görüyorum. Oysa kişiliksiz bir bireyim ben. Birey bile değilim. Hiçim. Yüzlerce karakteri sığdırdım küçücük omuzlarıma, kimsenin umrunda olmayan yalanlarımla gülümsemeye çalıştım hayata. Geri dönüp baktığımda yalanlar ve bu yalanlarıma inanmış insanlar.. Hastalığımı iyileştirmeye çalışan, yaralarıma serin serin üfleyen, kol kanat geren... Canımı yakmak isteyen, kanayan parmağıma işeyen, kalbimi çıkarıp atmak yerine daha çok acılar yükleyen... Hepsi benim hayatımda. Belki bu yazdıklarımda kendinizi görürsünüz. Ne yaşamışım ki ben size göre? Aşk acısıdır kesin ha? Kim biliyor? Hangi birimiz biliyoruz yaşadıklarımızı? Kim benim yerimde ve benim duygularımla yaşıyor yaşadıklarımı? Hayır bu sefer güçlü değilim. Milyonlarca hikaye var, kimi devam ediyor kimilerine çoktan nokta konuldu. Yazar kimse bu hikayeye de nokta koysun. Ne sevincini istiyorum, ne kederini bu oyunun.
günlük koşuşturmalar bitip kendinle ve düşüncelerinle başbaşa kaldığın anda aslında düşündüğün hiçbirşeyin, hayallerinin, umutlarının okadar da basit olmadığını, daha çok çırpınıp çok yorulacağını belkide o hayallerin bir çoğuna kavuşmanın imkasız olduğunu anladığın zamandır geceler. karanlıktır ve soğuktur. karanlığı ve soğuğu sevsende düşüncelere dalıp umutlarının kırıldığı o gecelerde farkedersin ki asıl karanlık içine çökmüş. yinede bir parça uyku ve sabah olacak dersin, yine çalışacağım hayallerim için tıpkı şebnem ferah'ın da dediği gibi 'hergün güneş doğar, yeter ki açık olsun perdeler' ve sen sabah uyanıp o perdeleri açmak için uyumak istersin, uyuyabilirsen!