bugün

Verilen link benim de meal baktığım Sitenin linki. Mealler arasındaki farkları net şekilde görebiliyor insan.

- imam iskender Ali Mihr: Gerçekten onlar, kendilerine zikir (Kur’ân) geldiği zaman (O’nu) inkâr ettiler. Ve muhakkak ki O, Azîz (yüce ve şerefli) bir Kitap’tır.

Ve;

- Ahmet Varol: Onlar (ateşe atılacaklar) kendilerine Kur'an gelince onu inkar ettiler. Oysa o çok ulu bir kitaptır.

Ve;

Diyanet işleri (eski): (41-42) Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmişlerdir; oysa o, değerli bir Kitap'dır. /Geçmişte ve gelecekte onu batıl kılacak yoktur. Hakim ve övülmeğe layık olan Allah katından indirilmedir.

Ve

Büyük Müfessir
ibni Kesir: Kendilerine zikir gelince; onlar onu inkar etmişlerdir. Halbuki o, aziz bir kitabdır.
inne : muhakkak ki
Ellezine: o kimseler
Keferu: kufrettiler yani; inkar ettiler.

Eleştiri yapmakta olan yazarın Arapçadan haberi olmadığı cok acık. Ben anlatsam da anlayabilecek potansiyelde olsa da kulağındaki tıpaları, goundeki gözlüğü çıkarmadan neyi kastettiğimi anlayabilecegini sanmıyorum ama neyse.
Her dilin kendine has bir uslubu vardır. Ayet dediğimiz kuran cümlelerinin geliş şekline göre kelimeler anlam kazanır.
Kırık meal tecrübem oldu. Ayetlerin Kırık meali zaten bu linklerde de verilmiş.
Bu 3 kelimenin anlamı belli. Bu anlam hiçbir ayette değişmez.
Türkçe Meale çevirebilmek icin, ayetin manasını bozmadan duzgun cümle kurabilmektir mealcilere düşen.
Evet o 3 kelimeye bakınca “muhakkak ki inkar edenler” anlamına gelir ama; geldiği ayete göre “ onlar inkar ettiler” ne zaman “kendilerine kitap geldikten sonra” diye de tercüme edilebilir. Anlam ayni anlam. Kelime ayni kelime. Maksat doğru cümleyi kurmak.
Anlamayacak ne var bunda. Her dil Türkçe gibi değil. Arapça cok kapsamlı cok derin bir dil.
Sisli usta sen eniyisi başka kategoride devam et bu işler seni yoruyo.