bugün

görsel
fenomenolojinin genel problemi Kant'ın ne dediğini idrak etmeden "varlıkları/şeyleri olduğu gibi görüp tanımlayacağım" diye yola çıkıp yaya kalması, buna mukabil suçlu aramaya başlamasıdır. bu metodoloji de olur -husserl- ontoloji de -heidegger; ancak zorunlu olarak hadise terminolojiye kilitlenir, tıpkı bu başlıkta temsil edildiği gibi.

Kant sana diyor ki "hiçbir durumda şeylerin insan aklından bağımsız hallerini, yani nomenon'u algılayamayız, her varoluş fenomenon olarak aklın aleminde temsil edilebilir; zaman, mekan, nedensellik, vs. bunlar hep aklın alemi anlamak için yarattığı kavramlardır". dil kavramlara dayanır, doğaya değil. felsefe de dile dayanır, müziğe veya renk cümbüşlerine değil. felsefenin kullandığı dil çok formülleşirse matematik ve analitik mantığa dönüşür, az formülleşirse -derrida- anlatmak istediği konuyu veya nesnesini tarif edemez hale gelir; dil artık felsefi olmaz, belki başka anlatım formasyonlarına dönüşür.

dolayısıyla "ben fenomenlere bakarak -yani zihni ayıklama ve parantezleme meditasyonları ile- şeylerin doğasını anlayacağım, sonra da bunu dil kullanarak tarif edeceğim" diye yola çıkarsan bir zahmet kavramlardan, yani dilden, yani felsefeden soyutlanacağım demiş oluyorsun. bunu bırak, kant'ın argümanını ne yapacaksın? yani neye dayanarak "ben fenomenleri aşarak alemin özünü idrak edebilirim" iddiasında bulunuyorsun? süper kahraman mısın? yok öyle değilsen bir sonraki iddian "kant'ın ortaya koyduğu metafizik yanlıştır" olmak zorunda. şu halde takip eden soru malum: senin alternatif metafiziğin nedir? eğer metafiziğin alternatifse, zaten klasik metafiziğin terminolojisini kullansan bile bambaşka bir felsefik tablo yaratmış olursun ki, bakan kişi anında anlar. nihayetinde dil bir araç; senin ortaya koyduğun eser önemli.

özetle, ikibinbeşyüz yıllık birikimi bir anda devrimcileştireceğim diye bir iddia ile ortaya atlayıp metafiziği başkalarından ödünç alırsan ortaya çıkan tatminsizliği "sorun dilde" diye boyayamazsın. senin henüz felsefik bir metodolojin yok, ve ontolojinin de bu henüz "formülleştirmediğin" -ya da bu kadar sert olmayalım da "henüz şekillendirmediğin" diyelim- metodolojiden kendi kendine ortaya çıkacağını hesaplıyorsun, sonra bunlar gerçekleşmeyince sorumlusu gelenekler oluyor.

sorun şu: dil binayı inşa etmek için kullandığın tuğla mı, yoksa inşaat esnasında faydalandığın alet edavat mı? bunun cevabı aslında "her ikisi de"; yani hem değişik malzeme hem de değişik alet edavat kullanarak bina yapmak mümkün. sen projeden haber ver...
eğer şu iki yazar birbirinin feyki değilse ve de bu felsefi tartışmalar sebebiyle, hadi birbirlerini öldürmek olmasın, o çok rus usulü ama kavga etmek için randevulaşır, birbirlerine kafa göz dalarsa şu memleket için biraz olsun bir umut doğacak içimde...

rusları bilenler bilir... felsefe, kafka ve satranç tartışmaları sebebiyle birbirini öldürebilen insanları barındıran bir toplumdur. başlarına gelen türlü felaketlere rağmen hep dört ayak üstü düşmeyi becerebilmelerinin bir sebebi de bu olsa gerek.
--spoiler--
bir kantçı veya kant felsefeni baz alan birisi ile felsefi bir tartışmaya girmeme üzerine kendime sözüm var.
--spoiler--

bunu söyleyebilen bir kişinin, "felsefe" demesi zorunlu bile değil, ama insanlık düşünce tarihi hakkında hiçbir algısı yok demektir. Bak bu gayet ağır bir ithamdır, ne dendiğini anlayan takdir eder.

"kantçı" diye bir hadise yoktur. kant'ın felsefesini baz almak diye birşey de yoktur. bre cahil, einstein'ı yok sayarak nasıl fizik hakkında konuşamazsan, konuşsan bile kimse dinlemezse, aynı şey felsefe de kant için geçerlidir. kimse kant'ın ne dediğini yok sayarak felsefe yapamaz. bu evren yıkılır yine yapamaz, yahu ben nasıl derin bir cehaletle karşı karşıya kaldım ve bunu hak etmek için ne yaptım hiç bilmiyorum. bana küfret, benim tüm argümanlarımı sıfırla çarp, hiçbir sözüm yok, ama kant'ı sanki felsefeye el atmış alalade bir adammış gibi sunarsan sana sadece "yuh" denir.

bana de ki, "kant'ın şu yaklaşımı yanlıştır ve/veya eksiktir" bunu anlarım. ama sana fenomenoloji kant karşısında yanıtsızdır dendiğinde örnekle bunu çürütmek yerine kant'a bok atmaya çalışırsan senin kalibren veya çapın hakkında bir fikir ediniriz. husserl bile, ki fenomenolojiyi ilk ortaya atandır, transendental idealizme yani kant'a ulaşmaya çalıştığını açıkça söylemişken sen kimsin ki kant'ı yok sayabiliyorsun. ya arkadaş, siz ne vakit böyle şuursuz hale geldiniz, ne oldu arada hiç bilmiyorum.

ben elimi yıkadım. bak açıkça söyleyim, kant'ı iteleyen bir ruh sadece mastürbasyon yapıyordur. kimse kant'ı benimsemek, felsefesini takip etmek zorunda falan değil, ama "kant kim yaa" diye bir şekle giriyorsan sen olayı hiç, ama hiç anlamamışsın demektir. demek ki benim seninle işim olamaz.
Kim siker metayı fiziği kantı mantı, ölüm var amuna koduklarım ölüm.

Deha sunucuyu terk etti.

Has left the game deha.
Edit: felsefe kümülatif değil diyenler var lan. Felsefeyi lisede öğrenen insan bile böylemez bunu.

Kantsız hegelsiz felsefe olmaz demek felsefeyi kalıplara sokmak mıdır? Ne alakası var?
Gençler felsefe bir kalıba uymaz demek herkes birbirinden bağımsız kafasına göre fikir üretiyor hadi bakalım demek değildir.

Felsefe kümülatiftir. Bu yüzden zaten geçmiş filozofların düşünceleri bu kadar önemli. Siz felsefe'nin hiçbir halkasını koparamazsınız. Felsefede kalıp yoktur boşver hegeli kantı biz kendimizce takılalım diyorsanız siz felsefeyi hiç anlamamışsınız demektir.

Biraz düşününce belki başlığın haklı yanı var ama felsefi terminolojinin metafiziğe bağlı kalmasının nedeni yine dediğim gibi felsefenin kafadan uydurma değil kümülatif olmasından kaynaklıdır. Dilin metafizik terminolojiden başkasına müsade etmemesi olduğunu düşünmüyorum.

Hiçbir zaman başlıkta belirtilen anlamda "kantçı" olmadım ama temellendirilen ve rasyonalize edilen her şeyi doğru kabul etmenin kendi içinde tutarlı olduğunu düşünüyorum ayrıca.
görsel