bugün

moda hakkında terzi yamağı barbaros şansalın kullandığı tabirdir.

aslında salt moda için düşünmemek gerekiyor. ülkemde yer alan hr fabrika birilerine fason üretimde bulunuyor. özellikle tekstil ürünlerinde. hangi ünlü tekstilciy sorsanız ünlü bir markaya fason ürtim yaptıgını ardından da kendi üretimine başladıgını anlatacaktır. ama asla aynı kalitede imal ediyoruz demeyecektir.

montaj arabalarımız da birbirini ardına satılan ilaç fabrikalarımız da fasoncu.

devamlı birilerinin yükünü çekerken batının markaları ve patentleri altında ezilmeye devam edeceğiz. fashion week gibi yeni müsteri portfoyü yaratmak isteyen cin(!) fikirli iş adamları(!)nın ürettiği yapaylık ve medyanın pompalaması ile şişmeye devam ediyoruz. aynı kişiler etrafında dönen moda, dergi ve sayfalarda abartılı anlatımlarla dünyaya yön verdiğimizi sanacak balık beyinlilere yol göstermeye çalısmaktadır.

balonlar patladıgında da hiçbir şey olmamış gibi kadehlerinden içkilerini yudumlarken siz bön bön etrafınıza bakacaksınız.

--spoiler--
istan-bul'un moda merkezi olma projesine inanmıyorsunuz.

Nişantaşı'na da çişantaşı diyorum; bir sürü sidiklinin gezdiği et pazarı. Adı Türkçe olmayan bir markanın olmadığı yerde Türk modasından bahsedemezsiniz. Dünya modasında hep erkekler başarılı. Türkiye'de kadınlar ön planda. Zengin erkeklerin ikinci kadınları bunlar. Canı sıkılıyor, koca parasıyla butik açıyor.

Birçok tasarımcının butiği, atölyesi var ama Nişantaşı'nda.

Çoğu atölye, devamlılık yok. Astarımızı Fransa'dan, ipliğimizi Almanya'dan almak zorundayız. Fason hamalıyız. Tasarımın olması için malzeme olması lazım. ithal makine, ithal overlok, ithal kumaş kullanıyoruz.
--spoiler--