akşam etütü bitmek bilmiyordu bir türlü.

+ faruk kaç dakka kaldı?
- öf abi biraz önce sordunuz on diyorum.

genelde dersin bitimine kalan süreyi hesaplayan öğrenciler hep canını sıkar hocaların. ama bizim öyle bir derdimiz yoktu. varlığıyla yokluğu anlaşılmayan öğretmenimiz önündeki kitaba gömülmüş bir şekilde duruyor, arada bir cep telefonunu kurcalamak dışında hareket etmiyordu.

yatakhaneye çıkmak istiyorduk bir an önce. kendimizi en rahat hissettiğimiz yer orasıydı çünkü. başımıza değin çektiğimiz battaniyllerimizin altından çevirdiğimiz muhabbetler, yaptığımız espriler, kıkırdamalar... güzel şeylerdi bunlar, şimdi bile baktığımda gülümsüyorum.

+ hocam iki dakika kaldı çıkalım mı artık?
- iyi ses çıkarmadan çıkın ama, çıt çıkardığınızı duyarsam...

cümlenin bundan sonraki kısmı, ayaklanan ve kapıya yönelen öğrencilerin gürültüsünden işitilememişti sınıfta.

hurraa yatakhaneye daldık hep beraber. hızlıca üstlerimizi değiştirdikten ve dolaplarımızı kilitledikten sonra yataklarımıza attık kendimizi. birkaç kişi çantasına ertesi günkü derslerin kitaplarını yerleştirmekle meşguldü.

+ lan harun hoca mario'ya benziyo.
- ahahahahahaha harbi ya.
* laaan zıplıyo mantarlara kafa atıyo falan düşünsenize.

bu muhabbetin döndüğü sırada yatağımın altından gelen bir tıkırtıyla irkildim.

+ lan bi' şey var yatağın altında.
- bakim ışığı açsanıza bir.
/ ne olabilir ki yatağın altın...
* fare lan o.
+ hasiktir ya nasıl? nasıl fare ya?
* aha bildiğin fare baksana dolabın altına kaçtı.

tümüyle yorganın altından çıkıp gözlerimi sağ tarafımdaki dolabın altına çevirdim. cidden de bir fare vardı orada. sağa sola dönüyor, kendine rahat bir yer arıyordu sanki. kuyruğunu açık bir şekilde görebiliyordum.

+ ya olum biri kalkıp hocaya haber versin, fare olum bu...
* ne var fareyse fare işte. yatağa çıkamaz ya.
# fareler kulak yiyomuş diye duydum. bi' de üflüyolarmış hissetme diye. babam söylemişti lan.
$ neyse saat geç oldu yatalım. sabah etütüne geç kalmayalım, fiko nöbetçi yarın.

herkes birbirine "iyi geceler." dedikten sonra mışıl mışıl uyumaya başladı. ama ben korkuyordum. öyle pek de korkak bir çocuk değildim ama böcekler ve fareler konusunda aşırı hassastım. rehberlik derslerinde yapılan saçma sapan anketlerdeki "en korktuğunuz şey nedir?" sorusuna hep "böcekler" diye cevap veren bir çocuktum. fareden de ölürcesine korkuyordum, fakat belli edemezdim kimseye. bütün gün dillerinden kurtulamazdım yoksa.

* ahahahaha mogosog yerdeki fareden korkuyo lan. sanki onu yicek.
# ahuahuahu...

* nilay, mogosog dün altına kaçırdı. fareden çok korkuyo ya.
½ hadi ya ben de cesur sanardım seni. ihihihi.

bunları düşündükçe iyice sinirlerim bozuldu, azıcık olan uykum da kaçtı.

aklımda sorular uçuşuyordu. bu fare yatağıma tırmanabilir miydi? tırmanırsa ne yapardı, kulak yediği doğru muydu cidden? hem pistir de o, tuvaletlere falan da girmiştir. ısırır belki de, veba olurum. veba mıydı başka bir şey miydi tam hatırlayamıyordum da, ama öldüren bir şey olduğu kesindi.

kalkıp kapıyı açsam dışarı kaçar mıydı acaba? ama nasıl kalkacaktım ki? ya ben kalktığımda saldırıya geçerse, beni ısırırsa? yatakta güvendeydim hem. hocaya haber vermeliydim, ama nasıl? kapıyı açmak için yerimden kalkamıyordum ki... "keşke telefonum olsaydı, hemen arardım hocayı." diye saçma sapan düşünceler geçiyordu kafamdan. bir yandan da bütün vücudum terden sırıl sıklam olmuş, kalbim gırtlağımın içinde atar vaziyette duruyordum.

Başıma değin çektiğim yorganı hafifçe kaldırıp yatağın içini havalandırdım. nefes almakta güçlük çekiyordum çünkü. bu yorgan şu anda beni koruyan tek şeydi.

½ mogosog bak fare var yerde.
+ nerde ya nerdee?
½ ahahaha salak ya.

irkilerek uyandım. nilay dalga geçiyordu benimle. gözünde düşemezdim onun, düşmemeliydim.

sabaha karşı falandı sanırım, huzursuz bir uykuya dalmışım...

Elindeki bozuk parayla demir dolaplara vuran adem'i duyunca fırladım yataktan. başım feci derecede ağrıyordu ve bir an önce akşam olmasını, tekrar uyumayı düşünüyordum yalnızca.

+ şeyi attınız mı ya dışarı? fareyi...
- lan o fare değilmiş ki. piç orhan'ın oyuncak faresiymiş yani. biraz önce gelip söyledi.
+ ne nasıl lan ben bütün gec... (sustum)
* ee bütün?
+ ya yok. hareket ediyodu o.
* kurulabiliyomuş ya işte. mal gibi inandık biz de.

fena koymuştu bu bana. bütün gecemi mahveden bir oyuncaktan başka bir şey değilmiş meğersem.

neyse amk o gün bütün dersler uyuyup uykumu almıştım. ehehe.

not: orhan topsun olm. okul bitti hala kin duyuyorum sana. bi' gün karşılaşırsak ağzına sıçıcam bi' kez daha.