bugün

ahmet haşim şiirlerinde anlattığı kadını, saf güzelliği nesirlerinde eleştirmekten geri kalmamıştır. gerçeklik ve hayal arasındaki farkı kadınlar üzerinden bize ifade etmiştir. onun şiirnde imgelerle anlatmaya doyamadığı o saf güzellik, nesirlerinde tiksindiği bir varlık olarak yansımıştır. "bize göre" kitabında "erkekleşme" adıyla yazdığı kısa nesrinde bunun bir örneğini görelim. okumaya değer.

"intiharlar yeniden çoğaldı. yaşlıları açlık, gençleri aşk, ölüme yöneltiyor. gençler içinde kendini öldürenlerin büyük çoğunluğunu erkekler oluşturuyor.

bu durumda erkeği seve seve ölüme yollayacak derecede cinsel bir üstünlüğü ve gücü olan kadının, erkeğe yani kendi tutsağına eşit olmak ve benzemek için yaptığı bütün bu umutsuzca çabaların nedeni, delilikten başka ne olabilir?

altın gözlerin tılsımını ve mercan dudakların ateşini bir kağğıt çantasına, mürekkepli kaleme ve bir muşambalı pardösüye değişen çağdaş kadınla, beş on dakika biraz yakından konuşmak, erkkeleşme merakının kendisine ne pahalıya oturduğunu anlamaya yeter. iş kadını, -erken(den) yazıhanesine gitmek ve geçç (vakitte) evine dönmek zorunda olduğu için, yıkanmaya ve temizlenmeye hiç vakti olmayan kirli iş adamı gibi- acı acı ter, kepek, yağ ve toprak kokuyor. lavanta ve pudra; deriden, saçtan dağılan o kaışık kokuyu dah iğrenç yapmaktan başka bir işe yaramııyor.

binlerce yüzyıllık erkek uygarlığını anlamak ve benimsemek için işe pek geç koyulan kadın, şimdi korkunç bir çalışmaya mahkumdur.er geç beyin yorgunlğu, yer yüzünü, saçı vaktinden önce dökülmüş, cascavlak, düşünür kadın başlarıyla da dolduracaktır.

işte o gün acı verici intiharların, dünya yüzünden tamamen kalkacağı gündür!"