bugün

türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük davası. bugün ilk duruşması silivri'de yapıldı. yoğunluk nedeniyle-ki bekleniyordu- başlaması öngörülen saatte* başlayamadı. genel olarak olağan dışı bir gelişme olmamakla beraber davanın uzun süreceğine dair ciddi kaygılar var. bu kaygılar son derece haklı çünkü daha dava başlamadan ilk gecikme ortamın belediye otobüsü gibi olmasından fiziki koşullar öne sürülerek öğleden sonraya itelendi. pek önemli bir gelişme olmamakla beraber davadan basına yansıyan satırbaşları şöyle;

muzaffer tekin: "Kimse beni Danıştay saldırısıyla ilişkilendiremez. O davadan ben; hem Muzaffer hem de Tekin çıktım. Cumhuriyet'e atılan el bombalarıyla da ilgim yok. Terör örgütü deniliyor. Biz terör örgütü değiliz. Bu dava tepeden inme oldu ve bir anda burada toplandık." (cihan haber ajansı)

kemal kerinçsiz ve doğu perinçek reddi hakim talebinde bulunmasına rağmen savcı Mehmet Ali Pekgüzel sanıkların "Davaya Anayasa Mahkemesi bakmalıdır" talebinin, "zaten davaya ilişkin bilgilerin CD ortamında Anayasa Mahkemesi'ne gönderildiğini" belirterek reddini istedi.

sanık tarafının danıştay saldırısı ankara'da olduğu için yetkisizlik talebi için savcı, "bu oluşum hakkında yapılan suçlamalardan sadece bir tanesinin Danıştay saldırısı olduğu, saldırıyla ilgili planın istanbul'da yapılması nedeniyle"talebin reddi mütalaasında bulundu. kemal kerinçsiz'in müdahillik talebi de aynı muameleye tabi tutuldu. talebin reddi...

duruşmada söz alan ismail Yıldız, "başbakan'ın kendisi hakkında sayısız dava açtığını, başbakan'ın ergenekon davasının savcısı olduğunu ilan ettiğini bu durumda başbakan'ın bu davanın hakimi de olduğunu ifade ederek bu mahkemeden çıkacak kararı gelecek nesillere anlatmak imkansız gibisinden" laflar etmeye kalkınca mahkeme başkanı köksal şengün tarafından "Bunu şiddetle reddediyorum!" ikabına uğradı. (cihan)

son olarak dava, sanıkların; hakim ve mahkemenin tamamının reddedilmesiyle ilgili taleplerinin incelenmesi için perşembe gününe ertelendi. karar: "sanıkların tutukluluk hallerinin devamına ve sanık müdafilerinin red taleplerinin tetkikine kadar 23 ekim perşembe gününe kadar tehirine..." (aa)
(bkz: #4122313)
(bkz: denize düşen yılana sarılır)
davadan çok davanın görüldüğü cezaevinin önünde tezgahta türk bayraklarının, şapkalarının, atıklarının vb. ürünlerin satılıyor olması yardırmıştır. milli maç gibi bir şey olmuş vallahi.*
(bkz: yılan hikayesi)
(bkz: asrin davasi)
fethullah gülen'in "-ulusalcı dalgayı aşacağız" söyleminden sonra, asıl amacının ne olduğunun iyiden iyiye ortaya çıktığı dava.
Muzaffer Tekin'in, duruşmada, Danıştay saldırısı sonrasında gözaltına alındığı sırada, masasının üzerinde bulunan iki adet el bombasının, 1985 yılından beri masasının üzerinde süs eşyası olarak durduğunu iddia ettiği dava.
(bkz: onlar el bombası değil süs bombası)

http://www.ihlas.net.tr/detail.asp?id=90112
ikinci duruşmasında, Sanık avukatlarının "Telefonlarımız dinleniyor" şikayetine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün "-Hakimlerin telefonlarının dinlenmediğini kim iddia edebilir" yanıtı verdiği davadır. Bu sözler üzerine salonda büyük bir alkış kopmuştur.
değişti, çoktan asimile oldu bile bu dava. kişiler, kurumlar yıpratıldı. üzerinden geçildi. namahremi, metresisi, bilmemnesi kalmadı kimsenin. eğer dava seyriyle daha da kötüye giderse linç de edilecek sanıklar. yanlış anlaşılmasın sanıkları falan savunduğum yok, savunduğum şey türkiyede adı olan insan hakları, özgürlük kısıtlaması falan filan. ağızdan çok kolay çıkan laflardan işte.

fiyasko olacağı ilk günden belli oldu, yok salon küçükmüş, yok müdalim avukatları salona girememiş. üst üste oturan insanlar, rezillik. adı: türkiyede asrın davası, italyanvari temiz eller operasyonuymuş, geçelim..
asrın davasını çizgi film izleme tadında izlemeye gelen koskoca(?), şerefli(?) millet vekili de var bunların içerisinde. tamam izlemeye gelirsinde sen kimsin be kardeşim? başlı başına davasın sen, türkiye'nin en büyük sorunusun, diyarbakırdaki ayaklanmaların baş mimarısın. ne işin var oradaki milleti germeye. adın bile yanlış. dtp diye bir isim takmışsın, propoganda yapıyorsun.

fiyaskonun devamı ikinci gün de sürdü. uzun uğraşlar sonrası kimlik bilmemnesi yapıldı. saat dokuzda açılan mahkeme kapıları kimlik tespiti sonucunda saat dörde kadar uzandı. dörtten sonra da dava görüşülmeye başlandı. tahmini bir buçuk, iki saat filan. değişik bir çete, yapılanma imiş bu ergenekon. liderlerinden başka her kafadan bir ses çıkıyor ya neyse o konuya girmiyorum bile. fiyasko bununla da bitmedi. fiyaskolar bitmedi ama cd ler bitti. neymiş kayıt altına alınıyormuş bu dava. kamera şakası filan mı lan bu? iki gün sonra-tamam abartmış olabilirim 2 sene sonra- bu cd lerin yeryüzüne çıkmaması ne malum? devlet bunun garantisini verebiliyor mu acaba?

neyse ne yahu banane, kurtlar vadisi tadında duruşmayı bölümler halinde izleriz fena mı?

not: gerek sözlükteki seyir açısından, gerekse yurdun bekaası için cd alıp yollasak nasıl olur ki? koskoca davamız var hem.
(bkz: ergenekondu)
ülkedeki akp karşıtlarına göz dağı vermek ve atatürkçü kesimi sindirmek için yapılan komik operasyon.
zaten ismini bile ulu türk destanımızdan aldığını görünce en baştan amacı ortaya çıkıyor.

lakin dava için şu saptamalarda ilginç;

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş diyor ki;
Ümraniye iddianamesinde yer alan dinleme kayıtlarına dikkat çekerek "Hukuksuz elde edilen deliller kabul edilmez"
Dinleme karmaşası
Yasal yollardan elde edilmeyen delillerin geçerli olmayacağını kesin bir dille ifade eden Vural Savaş, tüm Türkiyeyi dinlemek için gizli bir karar çıkarıldığını, bunun yasalara kesinlikle aykırı olduğunu söyledi. Alınan gizli karara göre bir de emniyet dinleyebiliyor ama jandarma dinleyemiyor diyen Savaş, Yargıtay ; Anayasaya aykırıdır, emniyet de dinleme yapamaz" şeklinde karar verdiğini hatırlattı.

sonra şunları diyor;
Davanın daha başlangıcında çok önemli bir hata yapıldığını ifade eden Savaş, sanıkların savunmasının en fazla 3 avukatla sınırlanmasını "vahim bir hata olarak"nitelendirdi. Böyle bir sınırlamanın anayasaya aykırı olduğunun altını çizen Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı şu açıklamayı yaptı:
Avukatlar sınırlanamaz
"Bu sınırlama Terörle Mücadele Yasasının 10. maddesine kondu ancak yapılan itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi reddetti. Anayasa Mahkemesinin 3 avukat sınırını kaldıran kararı 27 Ocak 1993 tarihli resmi gazetede yayınlandı. Daha başlangıçta usul yönünden bir hata yapılıyor.

"Darbe günlüklerinin doğru olsa bile CMKnın 134. maddesine göre elde edilmiş olması gerekir. Yoksa geçersizdir. Bu konuda konuşmak eyleme geçilmediği sürece suç oluşturmaz"

daha da detaylısı için;
http://www.yenicaggazetes.../haberdetay.php?hit=10379

+

ek olarak tuncay güney zaten komik insanın bile bu dava için söyledikleri ve kaale alınması zaten işin gerçek boyutunu ortaya seriyor.
kimmiş bu adam bi de ona bakalım;
(bkz: #4167312)
şimdilik bilinmezleri, çözülebilir denklemlerin sayısından daha fazla olduğu için savcının dahil ne olduğunu çözemediği, sırf bu özelliği nedeniyle bile asrın davası olma sıfatını hakeden dava. mesela cumhuriyet gazetesini bombalayanlar ile aynı gazetenin yazarlarının sanık sırasında yan yana oturması asırlık bir olaydır.

iddianeme ergenekon taraftarlarına da, ergenekon karşıtlarına da savlarını haklı kılacak çelişkiler içeriyor. ancak bu yanıyla bile türkiye'de olup bitenler hakkında önemli ipuçları veriyor. neler bunlar?

ordu ve atanmış diğer dogmatik bürokratlar, laiklik adına siyaseti yönlendirebilmek için hertürlü aracı kullanmaya razıdır. bu uğurda satmayacakları dostları, elini öpmeyecekleri düşmanları yoktur.

nato üyesi ülkelerde, natonun kararı ile, olası bir sovyet işgaline karşı sivil ayaklanmayı gerçekleştirmesi için kurulan gladio adlı örgütlerin türkiye kanadı ile ergenekon örgütü arasında derin ilişki vardır. yani, gladio'nun türkiyedeki adı ergenekondur. 68 kusağının "kontrgerilla" dediği devlet örgütünün asıl adı ergenekondur.

soğuk savaşın bitmesi ardından abd, gladio'ların dağıtılmasını istedi ve türkiye haric bütün nato ülkelerinde gladio'lar dağıtıldı. türk gladio'su derin devlet olmayı çok sevdi, dağılmadı. özgürlük ve demokrasiyi sovyet diktatörlüğüne karşı korumak için kurulan yerli gladıo'muz (ergenekon), kürt hareketine ve laiklik karşıtı dinci akımlara karşı TC'yi korumak bahanesi ile özgürlük ve demokrasi düşmanı oldu. önce kürt işadamlarını pkk tehditine boyun eğip destek oldukları için kurşuna dizdiler, sonra kürt işadamları korku bokuna ergenekon'a destek olunca milyonların üzerine kondular. vatanseverlik, laiklik maskesi altında zenginden haraç yiyen, asker araçları ile kuzey ırak'dan aldıkları uyuşturucuları edirne'ye taşıyan bir devlet mafyası oluştu. ama abd bu şark kurnazlığını sevmedi.

özgürlükleri korumak için kurulan bir gizli örgüt, özgürlüklere düşman bir çıkar çetesi haline gelirse, proje menejeri bu projeyi
iptal eder. proje menecerimiz abd, ergenekonu iptal eden, ona silivri'de maymun muamelesi yapılmasına karar veren kurumdur.

abd gladio'ları kurar da iptal edilmesini mi beceremez ? tuncay güney adlı yahudi bir gazeteciye 6 çuval belgeyi abd vermiştir.

ergenekon davası, nato'nun özgürlük hedefi için kurduğu bir örgütün, özgürlük düşmanı haline geldiği icin abd tarafından tasfiye edilmesine tanık olduğumuz bir seydir.
(bkz: albay ridvan ozden cinayeti/#4414003)
(bkz: yener yermez/#4427491)
(bkz: yener yermez/#4408508)
fethullahçıların ABD desteğine güvenerek cumhuriyete karşı devrim olarak başlattıkları karşı devrim harekatıdır. eğer ABD desteği kesilir veya karşı devrimi beceremezlerse bulabildikleri tüm ulaşım araçlarıyla bu kıtadan arkalarına bakmadan kaçmaları gerekecektir, zira veli küçük ve benzeri insanlar çok acımasızdır.
benim gorusum akp liler butun kurumlarda deliler gibi kadrolasmasini tamamladi. askeriye, emniyet ve mit gibi kurumlarda engeller var. ergenekon operasyonu bu engellerin tasfiyesi operasyonu. orduda veya emniyette çok insan emekli olsa bile sozu geçer. bu kurumlarda da kadrolasmayi tamamlamak için bu sozu geçen insanlarin uzaklastirilmasi lazim. kadrolasma tamamlandiktan sonra iktidar degisse bile soz sahibi cemmat liderleri olacaktir. bunun en guzel ornegi yillar once milliyetçi parti zamaninda kurumlar içerisinde muhsin yazicioglu nun kadrolasmasi oldu. onun uzerine 20 tane hukumet degisti ama devlet içerisinde sozu en muteber adam olarak kaldi.
Komutanın balkonuna devamlı konan bir bıldırcın için er'e nöbet tutması için emir verildiği halde er'in görevini salladığı ve komutanın bir sabah uyandığında balkonda kuşu görünce, ergenekondu demesiyle ortaya çıkan abuk sabuk bir kelime.
kendisini pek sevmesemde doğu perinçek'in en sağlam savunmalardan birisini verdiği aşikardır. tabi bu süreç içerisinde medyatik olmayan davalıların savunmalarını görmesekte gördüklerimiz arasında en iyilerdendir. nitekim tuncay güney gibi bir deli saçmasının sorgusundan elde ettikleri sözde delillere göre hareket eden türk yargısı, -ki tuncay güney bu ifadeleri kendisi bile kabul etmiyor- kendisiyle çelişir bir durumda kalmıştır.

--spoiler--

sorgu sırasında tuncay güney beraberindeki 2 araçla birlikte ırak'a 24 bin silah götürdüklerini söylemekteydi, fakat perinçek bunu ustaca ifade etmiş.

"Tek kanıtları, Tuncay Güney'in söyledikleridir. Savcılara göre, Mehmetçiği vuran silahları ve kurşunları PKK'ya, Türk ordusu vermektedir. 24 bin silahın bireysel veya grupsal bir girişimle Barzani, Talabani ve PKK'ya verilemeyeceği açıktır. Güney, 24 bin silahı 2 arabaya sığdırabilmiştir. Bu konularda uzman olan, iP Genel Başkan Yardımcısı emekli General Servet Cömert ile yaptığımız hesaba göre, 24 bin silah, 120 ton ağırlığındadır ve silahların arasındaki hava boşlukları da hesap edildiğinde bu kadar silah, en az 12 TIR ile götürülebilmektedir. TIR'ların büyüklüğüne göre bu konvoy 20 TIR'a kadar çıkmaktadır. TIR'ların boyu 13 metre 60 santimdir. Trafik kurallarına göre TIR'lar arasında bırakılması gereken mesafe de dikkate alınırsa, bu konvoyun boyu 1,5-2 kilometredir."

kaynak: http://www.hurriyet.com.t...ndem/10833113.asp?gid=229

--spoiler--

kim ne derse desin bu dava gündemi değiştiren ve askeriyeyi yıpratan bir davadır. bu şekilde askerin karizması çizilmekte olup, davadan çok değil 6 ay önce kimse askeriye hakkında ileri geri konuşamazken bugün geniş geniş konuşan bünyelere rastlanmaktadır.
humeytullah tarafından yazılan en kötü senaryo dalında oscar alan bir baş yapıt. başrollerde vahi öz.
adalet bakanı'nın bugünkü açıklamasıyla artık şirazesi tümden kaybolan dava.
efenim sayın bakan "dava dosyasındaki bilgilerin sanık avukatları vasıtasıyla kamuoyuna sızdırıldığını" iddia ediyor. yanlış okumadınız, sanık avukatları yapmış bunu.
trük halkının hafızası iyi değildir, kabul. ama tümden ahmak yerine konmak iktidarın halka bakış açısını açıkça ortaya koyuyor.

yeni şafak'ta sayfalarca bir sonraki dalgada kimin alınacağına dair yorumlar, henüz sanıkları kesinleşmemeiş iddianameden alıntılar yayınlayan taraf, yine taraf'ta yayınlandıktan sonra iddinameye giren krokiler..

tüm bunlara rağmen halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyebilmek nasıl bir fıtrat gerektirir bilemiyorum ama ipin ucu kaçmadı, tümden yok oldu artık..
Osuruktan teyyare, selam söyle o yere.
ikinci iddianamesinde sanıkların hükümeti düşürmek için darbe planladıkları şeklinde bir suçlama da yer alan dava.

tamam, güzel. darbe planlayan, çoğunluğun seçtiği bir hükümeti demokrasi dışı yöntemlerle devirmeye çalışanları yargılayalım.

peki arkadaş, bu darbe denen illetin planını yapanı bile yargılarken, bu ülkede gerçekten darbe yapmış, demokrasinin ırzına geçmiş, bir nesli katletmiş olanlar neden yargılanmazlar? neden ?
bütün cumhuiyetçi insanları içeri tıkıp saltanata dönmek için planlanmış bir oyun (bkz: son osmanlı padişahı)
ölüm çukurlarından darbe girişimlerine kadar geniş bir yelpazede yürütülen bir davadır.

cumhuriyetçiler bunu fazla "dağılmış" olmakla eleştirirken, içinde benim de bulunduğum sosyalist cephenin kimi katılmadığım şahsiyetleri de "fazla dar" bulmaktadır.

yıllarca darbecilere karşı dik duranlardan bazıları bugün maalesef daha çoğunu istemek varken mevzuyu ergenekon çamuru gibi sığ bir bakışla algılamaya teşne olmaktadır.

bugün paşalar için ağıtlar yakanların odtü'de bir jitemciyi yakaladıkları için şu an hapiste olan 5 komünist/kürt öğrenci için kılını kıpırdatmasını bekliyorlar herhalde. gülsem mi, ağlasam mı.