bugün

olumlu açıdan da olsa olumsuz açıdan da olsa yanlış bir benzetmedir. ''büyüklük ve başarı'' açısından benzetildiği zaman; bu değerli şahsiyete büyük bir haksızlık yapılmış olur. ii. abdülhamid han, parçalanmak üzere olan imparatorluğu türlü politik oyunlarla parçalanmasını olabilecek en ileri tarihe ertelemiş, (ki eğer ittihat ve terakki imparatorluğu kurtarmak adına işin içine sıçmasaydı ve abdülhamid'den sonra onun gibi nitelikli padişahlar gelseydi devlet günümüzde bile ayakta kalabilirdi.) eğitime önem vererek toplumda modern uygulamalar başlatmıştır. ve osmanlı toplumunu ''ümmetçilik'' adı altında olsa da bir arada tutmaya çalışmıştır. ama başbakanın konuşmalarından da anlaşılacağı üzere birbirimizle en çok bağlanmamız, bütünleşmemiz gereken bu zamanda yaptığı ayrımcı açılımlarla ülkedeki ''alevi - sünni, ülkücü - komünist, dindar - dinsiz, kemalist - anti kemalist, entellektüel kesim - halk'' arasındaki uçurumu git gide derinleştirmektedir.

he eğer ''baskıcı, sansürcü'' yönünden benzetileceği zamansa, yine ii. abdülhamid'e haksızlık yapılmış olur. imparatorluğun her tarafında isyanlar vardır, osmanlı - rus savaşı devam etmektedir, borç hazineyi sömürmektedir. bu durumda bir rejim değişikliği, imparatorluğu sarsacak bir devrim bütün imparatorluğu felakete sürükleyebilirdi. evet, bazı durumlarda sansürün boku çıkmıştır ama demokratik bir cumhuriyetin başbakanı diktatöryasını pekiştirmek için medyaya baskı uygulamasıyla asla bir kefeye konulamaz.

iki yanı da boklu değnek kısaca.