bugün

son zamanlarda kendimi olur olmadık şeyler konusunda sorumlu hissediyordum. dolaylı ve doğrudan sebeplerle hayatımdan benim için çok kıymetli bir düzine insanı çıkardım. buna rağmen kafamda türlü türlü senaryolar kurdum, şöyle yapsaydım böyle yapsaydım bu insanlarla ikili ilişkilerimiz nasıl olurdu diye.
bir sorumlu arıyorum bu hâlim için. buluyorum bulmasına da... sonuçlarına yalnız katlanıyorum, sorumlu bulmuş olmamın bir kıymeti yok. kızamıyorum çünkü. bazı şeyler tecrübe edilmeden fark edilmiyor. biri beni karşısına alıp sabaha kadar konuşsa da, tarih binlerce kez tekerrür etse de ben o yoldan dönmezdim. pişmanlığın hiç ama hiç lüzumu yokmuş. bu boşluğa düşmüş olmama rağmen her şey çok güzeldi.
birkaç hafta önce 3 yıldır ilmek ilmek ördüğüm, birçok kişiyi karşıma aldığım, çok az kişinin bu kararım konusunda gerçekten hissederek ve isteyerek yanımda olduğu, hayatımın ilk büyük başarısını elde ettim. hayatımın en mutlu ve sorunsuz dönemi olmasını planlarken hiçbir şey değişmedi gibi hissediyorum. belki birkaç hafta sonra şehir değiştireceğim, bambaşka bir hayata atılacağım fakat bu sandığımın aksine bende bir his uyandırmıyor. hastayım, bitkin ve heyecansız hissediyorum. ama mutsuz değilim, ne yazık ki huzurlu da. sadece boşlukta gibiyim. birini özlüyorum, bir yandan ondan uzak kalmak zorunda gibi hissediyorum. o da beni özlüyor, biliyorum. ancak elimden bir şey gelmiyor. birini seviyor muyum, yoksa ilgisini mi istiyorum sadece bilmiyorum ve bu bana yük olmaya başladı. her gün aynı şeyleri yapıyorum. yorgun hissediyorum. ufacık da olsa saf mutluluğu özledim.