bugün

John Searle nin speech acts adlı denemesinde "anlatılmak istenen herşey dile getirilebilir" biçiminde tanımladığı ilke. Searl e göre bir kimse bir dili, anlatmak istediği şeyi söyleyebilecek kadar iyi bilmediği için ya da o dil anlatmak istediği şeyi söyleyebileceği kadar yetkin olmadığı için söyleyemeyebilir. fakat, anlatmak istediği şeyi söylemenin gerçekten olanak dışı olduğu durumlarda bile, söylemek istediğini tam olarak söyleyebileceği bir duruma gelmesi ilkece olanaklıdır. konuştuğu dile ilişkin bilgisini artırabilir; konuştuğu dilin yeterince yetkin olmadığı durumlarda yeni terimler ve başka araçlar kullanarak o dili zenginleştirebilir. Searl'e göre bir dil anlatmak istediklerimizi söylemek için sınırlı sayıda sözcük ve sözdizimsel yapı verir; fakat, belirli bir dilde ya da her dilde dile getirilebilirlikle ilgili bir üst sınırın, yani o dilde ya da her dilde dilegetirilemez düşüncelerin olması mutlak bir doğru değil, olumsal bir durumdur.
(bkz: dil felsefesi)
En azından Orhan Veli'ye göre her zaman işleyen bir kural değildir.
--spoiler--
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…
--spoiler--