bugün

işte bu!

tam da zurnanın zort dediği yer; tazminat tartışması...

yoksa sana göre isyan, ona göre katliam. kişiye ve bakış açısına göre değişir. hiç girmeyeceğim şöyle mi olmuş böyle mi olmuş, tarihçilere mi bırakılmalı yoksa bakkal-manav da tartışmalı mı...

seksen yıldan fazladır tartışılan Dersim mevzusu ortalığa kabak gibi dökülür durur, bazı hukukçular "tazminat" konusunu da akıllarına getirirler.

Tanzimat değil, bildiğiniz tazminat, "ödence" diye bir karşılık da uydurmuşlar. Zarar ziyanı karşılama parası yani...

Dersim'de ölenlerin torunlarının dava açıp tazminat isteme hakları var mı? On binlerce kişi... Ceza davası açılamıyor. Atatürk'ü mü mahkemeye vereceksiniz, inönü'yü mü, Bayar'ı mı, Sabiha Hanım'ı mı?

Ama "devleti" mahkemeye verip para isteme yolu açık.

Benzer bir sıkıntı şu ünlü "Ermeni kırımı" konusunda da geçerlidir.

Siz bakmayın "tarihçilere bırakalım" deyip topu taca atana hokkabazlara... Maçası sıkışan tarihçilere bırakıyor. Bırakmıyor da bırakırmış gibi yapıyor.

Adına ister soykırım deyin, ister otkırım, ister botkırım, 1915 yılında bir "kırım" olduğunu en azgın faşist bile artık inkar edemiyor (onlar da "o dönemin şartları" lafazanlığıyla topu taca atmaya çalışıyorlar.)

Çok düşündüm: Yüzde yüz bir "ittihatçı suçu" olan bu katliama, halkın temsilcileri olan, yani ittihatçı bürokrasiye rağmen ve hatta onunla çatışarak iktidara gelmiş olan bugünkü yöneticiler niçin sahip çıkmak zorunda hissederler kendilerini?...

Orduyla büsbütün papaz olmamak için mi?

Oysa ordunun hiçbir suçu yok katliamda, parti yönetiminin ve kadrolarının, örgütlenmiş başıbozukların suçu var.

Teşkilat-ı Mahsusa'nın suçu var... Haa, bu biraz "nazik" bir mesele. Ama Osmanlı'yı reddediyorsanız bu hesabı Milli istihbarat Teşkilatı'ndan sormaya da hakkınız olamaz.

"Henüz zamanı gelmediği", şartlar olgunlaşmadığı için mi? (Demirel'in deyimiyle, zamanlama bir sanattır.)

Ermeniler'i hem kesen hem de mallarına mülklerine el koyan "eşrafın" suçu olduğu için mi? Eşrafın "variyetini" kazıyın, altından Ermeni kanı ve malı çıkar.

Dedim de... Yoksa işin ucunda para olduğu için mi?

Kırım "resmen" kabul edilse, arkadan tazminat davaları çorap söküğü gibi gelecek, devlet milyarlarca dolar ödemek zorunda kalacak.

Kürt ayaklanmasına iki yüz milyar dolar döktük, bir o kadarını da Ermeni tazminatı olarak mı ziyan edeceğiz? Hem de ekonominin penguen gibi yürüdüğü şu sıralarda... Mesele budur.

Ben asıl şunu soruyorum: Devlette "süreklilik esası" var mıdır, yok mudur?

Yoksa, Dersim olayları için neden millet zamanında özür diledi?

Varsa, 1915 olaylarını neden konu dışı tutuluyor?

"O başka bir devletin işidir, bizim değil Osmanlı'nın sorunudur" diyecekseniz niçin Abdülmecid sempozyumu düzenlendi lan bu ülkede o zaman?

hep söylüyorum biz tarihi işimize geldiği gibi eğip büküyoruz...