bugün
- duşta işemek15
- gideon reid morgan jj32
- hangi şarkı seni ağlatıyor12
- çıkma teklifi etmek10
- anın görüntüsü16
- fransa bayrağını yakan sığınmacı9
- hiçbir erkeğin size laf atamaması12
- halkımızın asıl sorunu yeterince sikişmemesidir20
- diamond tema11
- antalya daki engelli çocuğa toplu tecavüz20
- herkesin bir anüsü olduğu gerçeği12
- michy batshuayi28
- küçükçekmece de öpüşen yaşlı amcalar22
- dünya kadar malın olacağına9
- erkeklerde meme ne işe yarıyor sorunsalı11
- atatürk kafir cumhuriyetini ilan etti12
- islamı tartışamamak21
- köpeğin su içtiği kabı tekmeleyene çift dalmak11
- 18 haziran 2024 türkiye gürcistan maçı36
- bik bik'in kurban etlerini buzdolabında saklaması11
- diamond tema hakkında soruşturma açılması10
- evin büyük çocuğu olmak8
- kıbrıs ismailağa cemaati sayesinde alındı13
- izmirli sude vs karslı rojda10
- bı erkeğin sevdiğini anlamanın yolları17
- cehaletle mücadele etmek16
- dekolte memeye bakan kişinin aklından geçen15
- manyak olmaya karar verdim17
- salda gölü'nün son hali13
- sağlığı etkileyen en temel faktör12
- sözlükteki en iyi 15 yazar9
- 10 ayda evlenen insanlar8
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var9
- arda güler14
- nervionun kedisi9
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı17
- ups boobs beni favladı'ne yapmalıyım17
- geniş kalçalı kadın ahlaklıdır25
- karizma10
- sözlükteki elit yazarlar20
- türk mü türkiyeli mi sorunsalı9
- okula gitmeden yüzlük karne alan afgan ve suriler18
- rus sovyet düşmanı amerikancı kemalistler11
- kocam boşalacağı esnada geliyorum bacanak dedi16
- kimsenin saraca'nın doğum gününü kutlamaması21
- kabataş yalanı9
- içsel yolculuk enerji frekans 69 bin lira12
- vladimir putin11
- diamond tema için yakalama kararı17
- diamond tema'nın arnavutluğa kaçması9
öznelerimiz sanıldığı kadar yalnız değildir.
DERiN DERiM
Aylardan Ağustostu.
Sıcak hava, kriminolojik açıdan suç işleme eğilimini artırıcı bir faktördü. Bir yılan, kendinden katbekat büyük bir eşref-i mahlukatla, çalı çırpıya uzak bir beton zeminde baş başaydı.
Sığınılacak bir limanın kalmadığının farkında, çaresizlik halindeydi ve işin kötüsü, böyle zamanlarda, sürüngenliğin doğal soğukkanlılığı fayda etmiyordu.
Yüreği ağzından çıkmak üzereyken, yılanın yaşadığı durumdan keyif alan eşref-i mahlukat, aklında, babasının çok küçükken ona söyledikleri, adeta çıldırtan bir sakinlikle hareket ediyordu: Aç kalma sakın, avlan.
Avının gözlerinin içine baka baka Yiyeceğinden fazla avlan... insanlar hariç tüm canlılar, sen onları yiyesin diye varlar... Gün gelecek insanları da yiyeceğiz ama zamanı var, daha değil Sakın acıma, yoksa acınacak hale düşersin. Senin tek amacın para ve daha çok para olmalı.
Küçüktü, saftı, buz kadar lekesiz, kar kadar temizdi, aklı ermezdi, bilemezdi vicdanı içinden yükselen bir ses duymuştu aslında ama bunları söylemeye kalkınca, Yok öyle bir şey, nerden duyuyorsun böyle anlamsız şeyleri! diye bağırmıştı kulağına Nuhun gemisine, insan diye alınmayacak o sevimsiz adam
istekleri vardı, yapması gerekenler belliydi ama kolunu bile kıpırdatamıyordu nedense.
Yılan hareketlenmişti Kaçacak gibi oldu ve avcı birden kontrolden çıktı
Vücudunun bir yerine, azıcık büyük bir kıymık batsa acıdan ağlayan ama üzerindeki kürk gerçek mi diye sorduğunda, imitasyon cevabını alırsa dudak büken eşref-i mahlukatın, deriye ihtiyacı vardı.
Üstüne vazife olan işler, hakkıyla yerine getirilmeliydi. Bu vazifenin birimi, kilogramdı.
Tek hamle!
Sürüngenin kuyruğu ile gövdesinin birleştiği yerden acı fışkırdı
Yılan, eli ayağı olmamasına rağmen, yarım düzine teknik kullandı... Son bir ümitle, sürüm sürüm sürünüyordu...
Düzinelerce kas ve yaklaşık dört yüz omura sahip yılan, kendini bir çalının arkasına zar zor attı.
Acının şiddetiyle kıvrandı ve arkasına dönüp baktı Avcı hala betondaydı Kalite kontrolü yapıyordu.
Oysa yılan, hatayı hiç kimsenin bakmadığı yerlerde aramaktaydı Standartlar doğrultusunda ilerlemeyen bir canlıydı.
Yılana da bir takım öğütler vermişti büyükleri:
Aslında biz insana en yakın canlılarız. Görünüşümüz benzemese de, kalp yapımız hemen hemen aynıdır, bu yüzden onlara zarar vermemeye çalış.
Merak edip sormuştu:
Üzerime basmak isterlerse? Bana tuzak kurarlarsa?
O zaman al canını evladım. Bu yüzden ölmüşlerimizin derileri kıymetlidir.
Yılan kuyruğundaki acıyla, arkasına döndü.
Yok! Kuyruğu yok... Şaşkınlığı, acısından büyüktü
Başladı son nefesini beklemeye... Ancak korktuğu olmadı. Nefesi kesilmedi.
Yarası deride değil, derindeydi.
Ve kaldığı yerden sürünmeye devam etti...
DERiN DERiM
Aylardan Ağustostu.
Sıcak hava, kriminolojik açıdan suç işleme eğilimini artırıcı bir faktördü. Bir yılan, kendinden katbekat büyük bir eşref-i mahlukatla, çalı çırpıya uzak bir beton zeminde baş başaydı.
Sığınılacak bir limanın kalmadığının farkında, çaresizlik halindeydi ve işin kötüsü, böyle zamanlarda, sürüngenliğin doğal soğukkanlılığı fayda etmiyordu.
Yüreği ağzından çıkmak üzereyken, yılanın yaşadığı durumdan keyif alan eşref-i mahlukat, aklında, babasının çok küçükken ona söyledikleri, adeta çıldırtan bir sakinlikle hareket ediyordu: Aç kalma sakın, avlan.
Avının gözlerinin içine baka baka Yiyeceğinden fazla avlan... insanlar hariç tüm canlılar, sen onları yiyesin diye varlar... Gün gelecek insanları da yiyeceğiz ama zamanı var, daha değil Sakın acıma, yoksa acınacak hale düşersin. Senin tek amacın para ve daha çok para olmalı.
Küçüktü, saftı, buz kadar lekesiz, kar kadar temizdi, aklı ermezdi, bilemezdi vicdanı içinden yükselen bir ses duymuştu aslında ama bunları söylemeye kalkınca, Yok öyle bir şey, nerden duyuyorsun böyle anlamsız şeyleri! diye bağırmıştı kulağına Nuhun gemisine, insan diye alınmayacak o sevimsiz adam
istekleri vardı, yapması gerekenler belliydi ama kolunu bile kıpırdatamıyordu nedense.
Yılan hareketlenmişti Kaçacak gibi oldu ve avcı birden kontrolden çıktı
Vücudunun bir yerine, azıcık büyük bir kıymık batsa acıdan ağlayan ama üzerindeki kürk gerçek mi diye sorduğunda, imitasyon cevabını alırsa dudak büken eşref-i mahlukatın, deriye ihtiyacı vardı.
Üstüne vazife olan işler, hakkıyla yerine getirilmeliydi. Bu vazifenin birimi, kilogramdı.
Tek hamle!
Sürüngenin kuyruğu ile gövdesinin birleştiği yerden acı fışkırdı
Yılan, eli ayağı olmamasına rağmen, yarım düzine teknik kullandı... Son bir ümitle, sürüm sürüm sürünüyordu...
Düzinelerce kas ve yaklaşık dört yüz omura sahip yılan, kendini bir çalının arkasına zar zor attı.
Acının şiddetiyle kıvrandı ve arkasına dönüp baktı Avcı hala betondaydı Kalite kontrolü yapıyordu.
Oysa yılan, hatayı hiç kimsenin bakmadığı yerlerde aramaktaydı Standartlar doğrultusunda ilerlemeyen bir canlıydı.
Yılana da bir takım öğütler vermişti büyükleri:
Aslında biz insana en yakın canlılarız. Görünüşümüz benzemese de, kalp yapımız hemen hemen aynıdır, bu yüzden onlara zarar vermemeye çalış.
Merak edip sormuştu:
Üzerime basmak isterlerse? Bana tuzak kurarlarsa?
O zaman al canını evladım. Bu yüzden ölmüşlerimizin derileri kıymetlidir.
Yılan kuyruğundaki acıyla, arkasına döndü.
Yok! Kuyruğu yok... Şaşkınlığı, acısından büyüktü
Başladı son nefesini beklemeye... Ancak korktuğu olmadı. Nefesi kesilmedi.
Yarası deride değil, derindeydi.
Ve kaldığı yerden sürünmeye devam etti...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar