bugün

hekimoğlu ismail'in son romanı. türkiye'nin ilk dönemini anlatıyor. inkilapların din eksenindeki keskin tavrını, halkın çektiği acıları, savaşın sonunda batı'ya karşı alınmış galibiyetin batı'nın değerlerini benimseyerek bir paradoks yarattığını, inkilapları benimsemeyenlerin yaşadıklarını, türkçe ezan'ı, şapka kanununu, harf inkilabını, arapça ve farsça soyadı alınmasının yasaklanmasını, hoca, alim sıfatlarının kullanılmamasını, vs. kısaca bugün tartışılan şeylerin anlatıldığı fevkalade güzel bir roman. tarihi gerçeğe ışık tutuyor adeta. belki kitabı okuduktan sonra atatürk düşmanı, cumhuriyet düşmanı vs. gibi sıfatları layık görebilirsiniz yazara ve dahi bana ancak gelinen noktada türkiye'nin dünya'daki siyasi ve ekonomik konumuna bakarak dahi yazarın romanda anlattığı olayların hayal ürünü olmadığını ve yazarın tamamen haksız olmadığını anlayabiliriz.

atatürk'ün sansürlenen görüşlerine de yer verilmiş, dönemin şartları çok iyi anlatılmış ve çok partili sisteme geçildikten sonra neden sağ partilerin sürekli en çok oyu aldığını anlatan dikkatli gözlerden kaçmayacak bir çok ayrıntı mevcut. bu nedenle asker her zaman o diktacı, baskıcı, halkı anlamadığı için yaptığı darbelerini yapmak zorundadır(!). inkilapların bir kısmı halkı geçmişten koparmaya çalışırken devletten koparmıştır, 1923-1950'li yıllar arasını okurken daha bir yardımcı olur, atatürk'ü sevmeyen insanları biraz olsun anlamamıza yardımcı olan bir kitap.

en nefret ettiğim şeylerden biri kötü oylar neticesinde yapılan edit yani düzenlemeler, bu nedenle yılın en kötüsüne girse de editlemeyeceğimi, baştan belirteyim, atatürk düşmanı değilim, hakeza cumhuriyet düşmanı da , osmanlı - türkiye cumhuriyet dönüşümünü de gerekli ve faydalı bulanlardanım ama hala yaşadığım bir çok olaya da bakarak geçmişte osmanlı-türkiye cumhuriyeti dönüşümünün kansız ve sorunsuz gerçekleştiğini söyleyemem, inkilapların hepsine kalıbımı basamam, hatta çoğunun beklenen sonucu vermediğini söyleyebilirim, almanya ile aynı anda başladığımız yenilenme sürecinde bugün almanya'nın dünya'nın devleri arasında olmasına karşın bizim hala çankaya'ya çıkacak kişinin eşinin örtüsünü tartışıyor olmamız bile üzücü o nedenle cumhuriyet çocuğu sadece bir roman değil. hazin bir tarih "okuma"sı..

ne diyor üstad necip fazıl:

öz yurdunda garipsin
öz vatanında parya

cumhuriyet çocuğu hala garip, ne yazık ki..
kimilerinin övünerek söylediği, kimilerinin hakaret olarak kullandığı bir ifade. bu açıdan zeytinburnu çocuğu lafını akıllara getirir.
sahip olmaktan gurur duyduğum titredir.
bir de "solgun halk çocukları" vardır.
edebiyat ve vicdan fukaraları tanımaz onları...
oysa, memleketin bütün suları "solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine" akar.
illaki tanışılacaktır kendileriyle...
ben susuyorum tarih konuşsun denilesi kitap..

altın tepsilerle sunulan bir devrin hikayesi.
nihal yeğinobalı'nın doğan kitapçılık'tan çıkan kitabı.
Nihal Yeğinobalı'nın 1999 yılında yayınlanan, 1930'ların Manisa'sında, büyük dönüşümün yakın tanığı, gerçek bir "Cumhuriyet Çocuğu" olarak yetiştiği yılları anlatan otobiyografik romanı.
(bkz: cumhuriyetin tosuncukları)
bu ulkenin topragında yetisen, ozgurluk icinde buyuyen, herseyini ona borclu oldugunu bilmeyen, atasına sukretmeyen o. cocugu olmaktan kat kat iyidir.