bugün

herkesin ağzından düşürmediği şu "corona'dan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak" kehanetinde beklenen tezgahtır.

"bu bir felaket", "bu bir salgın", "bu bir kıyamet"... ne kadar da meraklıyız ve istekliyiz bir takım hikayelere hemencecik inanmaya. hastalığın kendisi gerçek, ölenler de gerçek, bunlara bir laf yok; ama bunun bize anlatılma ve sunulma şekli tam bir hikaye. gerçekten bilime, rakamlara falan inanacaksak, gerçekten tıbbın söylediklerini yapacaksak zaten virüs nedir, nasıl yayılır, ne kadar sürer, kimler riskli, neler yapılması gerek vs. sorularının cevapları belli. idareci konumunda ve bu nedenle "sorumlu" olması gerekenler bir plan yaparlar ve buna göre davranırız, becerebildiğimiz kadarıyla hadiseyi atlatırız geçer, atlatamazsak o idarecileri indirir yerine başkalarını getiririz. nihayetinde uzaydan gelmedi ya bu virüs, bu gezegene ait, demek ki bir noktada mecburen yavaşlayacak ve duracak. biz de oturup bilimsel düzeyimiz neymiş, ne kadar örgütlenebiliyormuşuz, neleri yanlış ve neleri doğru yaptık diye tahlil edip dersimizi alıp hayata devam ederiz.

ama yok, biz ne yaptık, bütün hayatı hiçbir plan program yapmadan, panik ve umursamazlık karışımı saçma sapan bir tavırla kilitledik, hastalığın kendisinin verebileceği zararın kat be kat üstü bir ekonomik, sosyal ve ahlaki bir yıkıma yol açacak reaksiyonlar vermeye başladık, üstüne bir de salgın sonrası felaketleri kurgulayarak kendimizi korkutuyoruz, bu korkuyla birbirimizin suratlarına tükürüyoruz. tam ölümden sonra cehenneme gitme korkusundan sıyrılmaya başlamıştık ki, şimdi de insanlık olarak tepemizde semirttiğimiz açgözlü para ve güç rahiplerinin bize sattığı yeni korkulara kendimizi teslim etmeye merak saldık.

yetmedi mi birilerinin kanımızı içmek ve aklımızı mahkum etmek için uydurduğu hikayelere kapılıp gündüz gözüyle insanlığımızı teslim ettiğimiz? 11 eylül'de iki bina çöktü diye milyonlarca insan öldürüldü, bir alay rejim değiştirildi, tonlarca hakkımız, hukukumuz ve özgürlüğümüz gaspedildi, 20 senedir hikayelerle kafamızı ütülediler. peki bu yeni hadise geçip gittikten sonra geriye kalan nelerimize el koyacaklar da virüs ayağına sessiz sessiz boyun eğeceğiz acaba?

bir zamanlar sadece ölümü gerçek bilip geri kalan herşeyin yalan dolan olduğunu sezen, ve her felaketten sonra ders alıp hayatı biraz daha çekilir hale getirmeye çalışan insanlar yaşardı bu gezegende; nerelere gitti bu insanlar da gölgesinden bile korkan, her söylenenin üstüne atlayıp kendinden vazgeçen bu yaratıklar doldurdu her yeri? ne ara oldu bu işler?

yillar sonra gelen edit: bunu yazdigimda muneccim boku yememistim, sadece insan maymununun kitle olarak nasil guduldugu konusunda yeterince ornege ve bakis acisina sahibim, bunlar gizli bilgiler falan da degil, tarih ortada, hepsi o. kendime yapabilecegim tek bir itiraz varsa o da "...hastalığın kendisi gerçek, ölenler de gerçek, bunlara bir laf yok..." kismi. demek ki herkesin toy olabildigi bir yer var. bugun icin gayet iyi anlasilmis ve tasdik edilmistir ki hastalik da ölenler de gercek degildi, tamamen bir operasyon cekildi. ölenler vardi da, ölme sebepleri bu olmayan ve hic olmamis fantezi degildi; bildigin cinayete kurban gittiler, oksijen ve ilaclari verilmedi, her ne sorunlari varsa tedavi edilmediler, sirf egemenler medya, kurumlar ve polis gucuyle kitleyi hizalayabilsin, bazi ilac sirketleri para kazansin diye. bunun yaninda eceliyle baska sebeplerden ölenleri de "corona'dan gitti" diye ilan ettiler; gripmis nezleymis diger solunum yolu hastaliklariymis iki sene icin tamamen yokoldu, herkes sadece corona'dan nallari dikiyordu. ne guzel dunya!