bugün

evrimin ilk aşamasında esasında balıktan geldiklerini iddia eden evrim teorisini savunan maymuncuların inandığı bir bilim gerçeğidir. atalarımız balık mı oluyor şimdi? gülmemek elde değil amk. *
adem ve havva'nın çocuklarının birbirlerini sikerek üremesi fikrinden daha mantıklı.
balıktan gelmedik, balıkla ortak atamız var. Aynı şekilde maymundan da gelmedik, maymunla ortak atamız var. Ağaç, hem kağıdın hem odun kömürünün ham maddesidir ama kağıt kömürden yapılmaz. Kağıt kömürden yapılmadığı için ağaç kağıdın ham maddesi değildir diyenler açık ve net geri zekalıdır.
ben leylekten geldim. leylek balık yer, o yüzden geldiğim yerde balık da var.
Çamurdan geldiğine inanmaktan daha mantıklıdır.

Yaşam, 4 milyar yıl kadar önce, okyanus tabanlarında başladı. Milyarlarca yıl boyunca gezegenimizdeki yaşam, sadece denizlere ve okyanuslara hükmetti; mikrobik yaşam haricinde karalara adapte olabilen hiçbir makroskobik canlı yoktu. Sonrasında mantarlar, bitkiler ve nihayetinde böcekler karalara çıkmaya ve bu yaşam alanlarına da adapte olmaya başladılar. Karasal canlılara katılan son grup, omurgalı hayvanlar oldu. Balıklar içerisinden ayrılan bir grup, bugün kurbağa ve semender gibi hayvanlarla temsil edilen amfibilerin atalarına evrimleştiler. Amfibiler, hem suda hem karada yaşayabilen hayvanlardır ve bunlar, tamamen karasal yaşama adapte olmuş sürüngenlerin atalarıdır. Sürüngenler içerisinden bir dal memelilere evrimleşmiş, dinozorların yok oluşunu takiben yükselişe geçen memeliler içerisinde bir dal, primatlara gidecek soy hatlarının atası olmuş, bunlar içerisinden bir grup da bugün Homo sapiens olarak da bilinen biz modern insana evrimleşecek türlerin yolağı olmuştur.

Bu açıdan bakılacak olursa, "Hepimiz balığız." demek mümkündür. Kimi zaman bu argüman, sanki abartılı veya anormalmiş gibi algılanabiliyor. "Daha maymunu hazmedemedik, ne balığı?" gibi tepkiler alabiliyor. Ancak bilimsel gerçekler, bizlerin onları hazmedebilme hızından ve becerisinden bağımsız gerçeklerdir. Dahası, bu gerçekte hazmedilemeyecek pek bir şey yoktur; nihayetinde evrimsel biyoloji sayesinde biliyoruz ki yaşam tek hücreli organizmalardan başlayarak günümüzdeki çeşitliliğine erişmiştir (ve bu yolda, birçok tür yok olmuştur), dolayısıyla insanın ataları elbette sadece maymunlar veya primatlar olamaz; sonuçta maymunların ve primatların da ataları olmalıdır - ve elbette, vardır. Kemirgenler, ilkin memeliler, sürüngenler, amfibiler, balıklar, ilkel çok hücreli canlılar ve tek hücreli canlılar, insan evriminin daha erken basamaklarındaki atalarının sadece birkaçıdır. "Hepimiz balığız." derken, bunlardan sadece bir tanesi öne çıkarılmaktadır; tıpkı "maymun meselesinde" insanın atalarından bir grubun abartılı bir şekilde vurgulanması gibi...

Ayrıca "Hepimiz balığız." derken kastedilen, sadece insan değildir; karalarda yaşayan bütün hayvanların ataları (ve hatta denizel memelilerin ve hayatlarının bir kısmını sularda geçiren sürüngenlerin de ataları) balıklardır. Dolayısıyla karasal tüm hayvanlar, bir noktada balık olan ataları paylaşmaktadırlar. Burada dikkat edilmesi gereken temel nokta, tüm karasal hayvanların atası olan balığın, günümüzde yaşayan hiçbir balık türü olmamasıdır. Modern türler, birbirlerine dönüşmezler; geçmişte yaşamış ortak ataları paylaşırlar. Tüm karasal hayvanların ortak atası olan balıklar da, günümüzde artık var olan türler değillerdir. Bundan 500 milyon yıl kadar önce yaşamışlardır ve bunların bir kısmı, karasal hayvanlar olmayan türlerin de atalarıdır; yani tüm balıklar karasal hayvanlara evrimleşmemişlerdir. Bir kısmı, günümüzdeki balık türlerinin atalarıdır.

Ancak bizi bu yazıda ilgilendiren balıklar, karasal hayvanların atası olan balıklardır. Bu canlılarla ilgili şaşırtıcı bir gerçek, tamamen denizlere adapte olmuş bu canlıların bir noktada karasal yaşama da kısmen adapte olabilecek biçimde evrimleşmesidir. Bunların soy hatları, uzun nesiller ve onlarca milyon yıl sonra tamamen karalara adapte olmayı başarmışlardır. işte tam da bu süreci genlerle ve fosillerle takip etmek, insana ve diğer milyonlarca türe gelecek evrim tarihinin tozlu sayfalarına bir bakış atmayı gerektirmektedir.

Bu sayfaların en ilginç olanlarından birisi, tam da su-kara geçişinin ortasında bulunan, ara geçiş türü (ara form, geçiş türü, vb.) olarak bilinen canlılardır. Bu canlılar, sadece bildiğimiz balık özelliklerini veya sadece bildiğimiz karasal hayvan özelliklerini taşımazlar; hem balıklara ait, hem karasal hayvanlara ait özellikleri tek bir bedende taşırlar. Bu durum, sucul yaşantıdan karasal yaşantıya doğru kademeli bir evrimsel geçişe işaret etmektedir. işte bu yazıda odaklanacağımız Tiktaalik roseae, hem evrimsel süreçteki büyük gruplar arasındaki önemli bir geçiş türü olması bakımından özeldir, hem de Evrim Teorisi'nin gücünü bizlere gösteriyor olması bakımından anlamlıdır.

Tiktaalik Nedir?
Tiktaalik roseae isimli tür, 2004 yılında Kanada buzullarında bulunmuş en eski "fishapod", yani ayaklı balık türüdür.[1] Darwin zamanında keşfedilen Archaeopteryx, dinozor-kuş geçişi için ne denli önemliyse, Tiktaalik de sucul omurgalılar ile karasal omurgalılar arasındaki geçiş için o kadar önemlidir. 375 milyon yıl öncesine tarihlenen ve 2004 yılında keşfedilen fosil, neredeyse eşsiz bir şekilde korunmuştur ve bu sayede, Dünya’da suda başlayan canlılığın karaya çıkışını net bir şekilde gözler önüne sermek açısından bilimsel bir devrim yaratmıştır.