bugün

yeni bir hevesle kalkan kalın uzvunu dakikalar geçtikçe daha da uzayan, bu uğurda sebat edip müjdelenmek isteyen bir derviş kılığına sokuyor. manavcıyla raks etmek icabında kaba etlerini erik gibi kütürdetmek istiyor.
neden sonra yan reyonda don satan adamın haşin sesine vuruluyor. adamın, kaslı bedenini ele geçirip felaha erişmek istiyor.
manevi boşluklarını göt loplarıyla doldurup perdeli kulaklarını havalandırmak istiyor.
tüm bunları düşünürken, elindeki topkeklerden bir tane cilalayıp muzlu sütünü de aynı hızla içiyor ve cayır cayır osuruyor er meydanının orta yerine... gururlu ve mağrur bir şekilde etrafına gülücükler saçıyor. rahatlıyor sedat abi, pazartesi sendromunu üstünden atıyor.

o gün, yeni müşteriler ve yeni bir gündü...
kim bilir pazar yerindeki dergahına kaç yakışıklı ziyaret edecek? kaç, kıllı adam müridi olma yolunda bedenini ve maneviyatını teslim edecekti?
olmadı.
sabah kahvaltısına hallendiği o dakika, elinde jopuyla şapkasını aynı anda düzeltmeye çalışan iri kıyım bir devlet memuru yanında fedaileriyle koşmaya başladı. '' yakalayın orospu çocuğu'' sesine esnafın galeyanı eklenince sedat abiyi ablukaya aldılar.
o da can havliyle elindeki topkekleri zabıtalara fırlatıp olay yerinden kaçmaya çalıştı.

bursalıydı sedat abi, işinin ehli bir adamdı. evinde yangın çıksa ve itfaiye gelse hortum nerede? diye soracak türden... güzel insandı velhasıl her kişiyle halvet olacak kadar kapılarını açmıştı insanlığa...
o gün, öldürdüler sedat abiyi. konyanın göbeğinde, kan revan içinde... geriye yarım kalan alpella sütü ve çukulatalı topkeki kaldı.
https://www.youtube.com/watch?v=oUVX8geDp7g