bugün
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı20
- neden sürekli kabız oluyorum21
- siber güvenlik başkanlığı11
- kıllı erkek mi daha çekici kılsız mı sorunsalı8
- içlik giyer misiniz13
- bütün sözlük erkekleri alçaktır21
- bik bik'in mutfağına konuk olmak16
- sözlük yazarlarının pizzaları9
- jose mourinho24
- bekar kadın akşam yemeği10
- sözlükte sevilmeyen erkek yazarlar9
- klarnet calan sarapci koala 68
- fenerbahçe nasıl kurtulur13
- karton toplayan çocuk silik yemelidir12
- narin güran19
- sabah başlayan baş ağrısı9
- anın görüntüsü28
- sözlük erkeklerinin sözlük kızlarına karşı tutumu13
- sudekiray16
- sari renkli seker15
- victor osimhen9
- mert hakan yandaş12
- eve çağıran erko8
- bimde çalışanda akıl var mı16
- metin arolat46
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı107
- fenerbahçe taraftarı29
- ismail kartal9
- the crying one9
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri18
- okan buruk18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- fenerbahçe8
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- aranızda medyum olan var mı12
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- b'u r c u23
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm11
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
Bugünkü yazısında Ali Bulaç tarafından "resmen" açıklanmış itiraftır. Sahi islam neydi? Zulme karşı çıkan gür bir seda? yoksa ali beyin tabiriyle "uzlaşma" mı?
(bkz: http://www.zaman.com.tr/g...a-boyle-oldu_2190844.html)
--spoiler--
ugünlere nasıl geldiğimizi anlamamız gerekir. Hatırlayalım: AK Parti kurulduğunda içeride merkez sağ ve merkez sol partiler çökmüştü; ABD, Afganistan ve Irak üzerinden bölgeye yerleşmeyi planlıyordu.
Paylaş
Tweetle
Paylaş
Gönder
Yazdır
A A
AK Partililer kuruluş doktrinlerini uzlaşma kavramı üzerine kurdular. Gerekçeleri şuydu: Yaşadığımız 28 Şubat tecrübesi bize gösterdi ki Erbakanın kafasıyla iktidar olunmaz, olunsa da iktidarda kalınmaz. iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın yolu uzlaşmadan geçer. Bundan böyle a) Küresel güçlerle (ABD, AB ve israil), b) içeride askerî ve sivil bürokrasiyle c) Büyük sermaye ile uzlaşılacaktı. Buna karar verilince medyada 28 Şubatta Erbakanı savunanlar onu ilk terk edenler arasında yer aldı.
Bu doktrin seslendirildiğinde bu köşede ve çeşitli platformlarda doktrinin yanlış olduğunu, uzlaşılacak güçlerin Türkiyede ve bölgede sorunun sebebi olduklarını, uzlaşılsa bile bir süre sonra AK Partiyi tasfiye etmek isteyeceklerini anlatmaya çalıştım. Beni kimse dinlemedi, Erbakan gibi eski kafalısın dediler, böylelikle çok sayıda arkadaşım yola çıkmış oldu.
Doktrin cazipti, iktidar vaat ediyordu. Parti kuruldu, yola çıkıldı, Kemal Dervişin ekonomi, ABnin reform yol haritasına bağlılık beyan edildi. Daha milletvekili bile değilken Avrupa ülkeleri Sayın Erdoğanla görüşmek üzere sıraya girdiler, Oğul Bush, Beyaz Sarayda iki saat görüştü, Amerika daha önce Clintonın sarahaten belirttiği üzere Türkiye, 21. asrın kaderini belirleyecekti.
Mesele şuydu: Amerika ve Batı, bundan sonra büyük kavga ve belki savaşların yaşanacağı Pasifike gidiyordu. Ortadoğu sisteme entegre edilmeyen boşluktu, bölgeyi kendi haline bırakamazdı. ABDnin iki doktrini vardı: Muhafazakârların askerî güç kullanarak düzen kurmak, Demokratların yumuşak güçle (kadın hareketi, STKlar, demokrasi, liberal felsefe, eğitim, TV dizileri vs.) bölgeyi dönüştürmek. AK Partili Türkiye her ikisine de talipti. Bölge rejimleri (otokrat yönetimler, askerî diktatörlükler) çoktan son kullanma tarihi geçmiş ilaç gibiydi, bundan sonra bünyeyi sadece zehirliyorlardı.
Küresel güçlerin -içlerinde Likutçu olmayan Yahudi lobilerinin- üç talebi vardı: 1) israil, sınırları belirlenmiş bir bölge devleti olsun, ehlileşsin, 2) Enerji kaynakları ve enerji nakil hatları güvende olsun, 3) Radikal islamcı gruplar iktidar olmasın.
Bölgeyi bu üç parametreye göre ancak Türkiye, iran ve Mısır düzene sokardı. ihale Türkiyeye verildi ama iranla rekabet istenmedi. Çünkü Türkiye bölgeye girerken iranla çatışırsa bundan iran güçlenerek çıkacaktı. iran, imam Humeyniden beri ortak düşman Bizansı (yani ABD ve israili) hedef almıştı, bu da onu güçlendiriyordu. Türkiye zamanla iranı yanına alacak, Suriyeyi çözüp Batıya yaklaştıracak sonra Mısırla da bölgeyi yeni rayına oturtacaktı.
Başrol Türkiyeye verildiğinden kapsamlı restorasyonla işe başlandı: a) Küresel sermayenin yönü Türkiyeye çevrildi, sel gibi para akmaya başladı, b) Türkiye, uluslararası düzeyde inanılmaz diplomatik ve siyasî desteğe sahip kılındı, c) Avrupalılara Türkiyeyi AB üyelik sürecine daha aktif dahil etmeleri için baskı yapıldı, d) içeride periyodik darbeler yapan cuntaların tasfiye edilmesine yardım edildi, askerî vesayet rejimi durduruldu, yok edilmedi. e) Yakın bölge ülkeleriyle, özellikle Suud ve Körfez ülkeleriyle ciddi parasal ve siyasî ilişkiler kuruldu, sıfır ihtilaf politikasıyla neredeyse ortak bakanlar kurulu oluşturuldu. f) Afrikaya koridor açıldı.
2011e gelindiğinde her şey tersine döndü. Türkiye dış politikası, Ortadoğudaki patlamaları doğru okuyamadı. Dış destekle sağlanan başarı, yanıltıcı bir özgüven ve bağımsızlık duygularını harekete geçirdi. Türkiye Yeni Osmanlıcılık projesiyle a) Geçmişte olduğu gibi Arap Ortadoğusu üzerinde hakimiyet kurma, b) Osmanlı-Safevi mirasına dönüp iranla rekabet etme, c) Kürtleri bölgede kendi kâhyası gibi kullanma niyetini izhar edince küresel yapımcılar harekete geçti. Onlara göre Türkiye ile anlaşmaları böyle değildi.
Doktrin yanlıştı, islamî değildi, riskliydi. Doğrusu ne olmalıydı? Cumartesi gününe kaldı.
--spoiler--
(bkz: http://www.zaman.com.tr/g...a-boyle-oldu_2190844.html)
--spoiler--
ugünlere nasıl geldiğimizi anlamamız gerekir. Hatırlayalım: AK Parti kurulduğunda içeride merkez sağ ve merkez sol partiler çökmüştü; ABD, Afganistan ve Irak üzerinden bölgeye yerleşmeyi planlıyordu.
Paylaş
Tweetle
Paylaş
Gönder
Yazdır
A A
AK Partililer kuruluş doktrinlerini uzlaşma kavramı üzerine kurdular. Gerekçeleri şuydu: Yaşadığımız 28 Şubat tecrübesi bize gösterdi ki Erbakanın kafasıyla iktidar olunmaz, olunsa da iktidarda kalınmaz. iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın yolu uzlaşmadan geçer. Bundan böyle a) Küresel güçlerle (ABD, AB ve israil), b) içeride askerî ve sivil bürokrasiyle c) Büyük sermaye ile uzlaşılacaktı. Buna karar verilince medyada 28 Şubatta Erbakanı savunanlar onu ilk terk edenler arasında yer aldı.
Bu doktrin seslendirildiğinde bu köşede ve çeşitli platformlarda doktrinin yanlış olduğunu, uzlaşılacak güçlerin Türkiyede ve bölgede sorunun sebebi olduklarını, uzlaşılsa bile bir süre sonra AK Partiyi tasfiye etmek isteyeceklerini anlatmaya çalıştım. Beni kimse dinlemedi, Erbakan gibi eski kafalısın dediler, böylelikle çok sayıda arkadaşım yola çıkmış oldu.
Doktrin cazipti, iktidar vaat ediyordu. Parti kuruldu, yola çıkıldı, Kemal Dervişin ekonomi, ABnin reform yol haritasına bağlılık beyan edildi. Daha milletvekili bile değilken Avrupa ülkeleri Sayın Erdoğanla görüşmek üzere sıraya girdiler, Oğul Bush, Beyaz Sarayda iki saat görüştü, Amerika daha önce Clintonın sarahaten belirttiği üzere Türkiye, 21. asrın kaderini belirleyecekti.
Mesele şuydu: Amerika ve Batı, bundan sonra büyük kavga ve belki savaşların yaşanacağı Pasifike gidiyordu. Ortadoğu sisteme entegre edilmeyen boşluktu, bölgeyi kendi haline bırakamazdı. ABDnin iki doktrini vardı: Muhafazakârların askerî güç kullanarak düzen kurmak, Demokratların yumuşak güçle (kadın hareketi, STKlar, demokrasi, liberal felsefe, eğitim, TV dizileri vs.) bölgeyi dönüştürmek. AK Partili Türkiye her ikisine de talipti. Bölge rejimleri (otokrat yönetimler, askerî diktatörlükler) çoktan son kullanma tarihi geçmiş ilaç gibiydi, bundan sonra bünyeyi sadece zehirliyorlardı.
Küresel güçlerin -içlerinde Likutçu olmayan Yahudi lobilerinin- üç talebi vardı: 1) israil, sınırları belirlenmiş bir bölge devleti olsun, ehlileşsin, 2) Enerji kaynakları ve enerji nakil hatları güvende olsun, 3) Radikal islamcı gruplar iktidar olmasın.
Bölgeyi bu üç parametreye göre ancak Türkiye, iran ve Mısır düzene sokardı. ihale Türkiyeye verildi ama iranla rekabet istenmedi. Çünkü Türkiye bölgeye girerken iranla çatışırsa bundan iran güçlenerek çıkacaktı. iran, imam Humeyniden beri ortak düşman Bizansı (yani ABD ve israili) hedef almıştı, bu da onu güçlendiriyordu. Türkiye zamanla iranı yanına alacak, Suriyeyi çözüp Batıya yaklaştıracak sonra Mısırla da bölgeyi yeni rayına oturtacaktı.
Başrol Türkiyeye verildiğinden kapsamlı restorasyonla işe başlandı: a) Küresel sermayenin yönü Türkiyeye çevrildi, sel gibi para akmaya başladı, b) Türkiye, uluslararası düzeyde inanılmaz diplomatik ve siyasî desteğe sahip kılındı, c) Avrupalılara Türkiyeyi AB üyelik sürecine daha aktif dahil etmeleri için baskı yapıldı, d) içeride periyodik darbeler yapan cuntaların tasfiye edilmesine yardım edildi, askerî vesayet rejimi durduruldu, yok edilmedi. e) Yakın bölge ülkeleriyle, özellikle Suud ve Körfez ülkeleriyle ciddi parasal ve siyasî ilişkiler kuruldu, sıfır ihtilaf politikasıyla neredeyse ortak bakanlar kurulu oluşturuldu. f) Afrikaya koridor açıldı.
2011e gelindiğinde her şey tersine döndü. Türkiye dış politikası, Ortadoğudaki patlamaları doğru okuyamadı. Dış destekle sağlanan başarı, yanıltıcı bir özgüven ve bağımsızlık duygularını harekete geçirdi. Türkiye Yeni Osmanlıcılık projesiyle a) Geçmişte olduğu gibi Arap Ortadoğusu üzerinde hakimiyet kurma, b) Osmanlı-Safevi mirasına dönüp iranla rekabet etme, c) Kürtleri bölgede kendi kâhyası gibi kullanma niyetini izhar edince küresel yapımcılar harekete geçti. Onlara göre Türkiye ile anlaşmaları böyle değildi.
Doktrin yanlıştı, islamî değildi, riskliydi. Doğrusu ne olmalıydı? Cumartesi gününe kaldı.
--spoiler--
Gereksiz itiraftir. Çoktandır bilinmektedir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar