bugün

Şimdi size anlatacağım ne kitaplardaki, ne masallardaki hikayelere benzer.. benim hikayem, bizim hikayemiz gerçektir..

bu hikaye, azerbaycan'ın yürek yakan öykülerinden belki de en iç acıtanı olandır..

20 ocak 1990: yada kara ocak olarak anılır.  1990 ocağında 19'unu 20'sine bağlayan gece sovyet ordusu'nun azerbaycan ssc'nin başkenti bakü'ye girmesiyle gerçekleştirilen katliamdır.

 13 ocak 1990'da başlatılan bakü katliamını durdurmak iddiası ile sovyet ordusu bakü'ye girerek isyanı kanlı bir biçimde bastırdı. sovyet birlikleri, 20 ocak 1990'da ermenileri korumak iddiası ile bakü'ye giderek 143 kişiyi öldürdü.

Şimdi size anlatacağım, ilham ve ferize nin hikayesidir..

--

ilham allahverdiyev 16 haziran 1962'de ağdam rayonunda doğdu. baküde bir gemi tamiri fabrikasında çalışıyordu.

ferize allahverdiyeva 1970'de ermenistan ssc, spitak rayonunun saral kentinde doğdu. tıp mektebinde son senesini okuyordu.

30 haziran 1989'da düğünleri oldu. düğünlerinin sesi daha kulaklardan gitmemişti. sadece 6 aylık evlilerdi.

o kanlı pazar gecesinde çatışma  duyulunca ilham da sokağa çıktı. sonra komşularla meydana doğru gitti. sovyet ordusu bakü'ye girdiği zaman, 00.30'da yaralandı. hemen hastaneye götürüldü, 1.00'da cerrahi ameliyat başladı. hastanenin ışıkları kapatıldığından mum ışığında ameliyatı yapıldı.. bu ameliyattan sonra sadece 30 dakika yaşadı. son sözleri ise şuydu "annemi çağırın... "

daha sonralardan ilhamın annesi şöyle anlatıyor; " o öldükten 7 gün sonra hastaneye gittim. belki son bir sözü vardı diye. beni yakan odur ki, belki de balamın bana son bir sözü vardı... "

o gece ferize ise bekliyordu. bir saat, iki saat, üç saat... zifiri gecenin karanlığına bakmak onu harap düşürmüştü. bakü'de sabaha karşı herkes yatmıştı.. ferize hariç.

o kanlı ocak sabahı işitti bu haberi. gözleri karardı.. evdekilerin gözlerinden sakınıp bir ara neft döktü üstüne, kibriti elinden son anda aldılar. her adımını izlemeye başladılar. bir gün sonra, 21 ocak'ta sabah erken uyanıp ilhamın büyük kardeşinin oğlunun yatağına doğru gitti, çocuğun yorganını düzeltti. uzun zaman çocuğun tebessüm dolu yüzüne baktı.

ne düşündü bu an ferize... öz bedbaht talihini mi, ilhamın facialı ölümünü mü.. yoksa doğacak çocuğunu mu..

sonra düğün resimlerini masanın üstüne döktü. ilhamın tüm kıyafetleri, yazdığı tüm mektuplar, baktı, baktı.. sonra da bir kağıt parçasına şu sözleri yazdı " bana ağlamayın, ben onsuz yaşamıyorum, siz beni... "

sözler burada kırılıyor.. sonra ölüm bardağını içti ferize...

saatin akrebi 6'nın üstündeydi.

ferize intihar ederken ilhamdan başka hiçbir şey düşünmemişti. karnındaki 2 aylık çocuğunu bile.. belki çoğu kişi bilmiyordu ama o biliyordu. 2 aylık bir can vardı içinde.

ferize'nin annesi anlatıyor..
" ölümünden sonra bizim civardan bir tanıdığın gözüne görünmüş ferize... uykuda değil, gözüne görünmüş. beyaz gelin elbisesi içinde demiş ki git anneme-kaynanama söyle, ben bu gelinliğe doymadım, onu mezarıma da koysunlar "

böylece, bu sevgi destanına bir nokta konuldu. konuldu ki, yeniden okunsun. ve şöyle bir garip gerçeklik de var, şehitlikte ilk mezarı olan ferizedir.. tüm şehitlerin önünde o cesur azerbaycan hanımı duruyor.

ve günümüzde artık gerçek sevgiye, aşka umutların azaldığı, tükendiği bir zamanda ferize bize gösterdi ki, o hisler hala yaşıyor..

azerbaycan dilinden türkiye türkçesine çeviriyi ben yaptım. yanlışımız olduysa affola.

 http://az.m.wikipedia.org..._v%c9%99_f%c9%99riz%c9%99
{{[new ]}} http://news.milli.az/society/164054.html
güncel Önemli Başlıklar