bugün

evet değişik değişik yöntemler vardır fakat kesin yöntem ve formül bulunmuştur.

http://alkislarlayasiyoru...ennetin-formulunu-veriyor
Kitap'ta yazıyor. (bkz: Kur an-ı kerim)
cübbelinin terliklerinden almak.
kendisi metafizik duayeni olan bir alim olan meşhur hocadır. şaşırtmamıştır.
imanlı ölürseniz sonunda kesin cennete gidersiniz. Ama kaç yıl yanıp gidersiniz onu bilemem. imandan sonra en önemli konu ise 5 vakit namazdır. 5 vakite devam eden adamın küçük günahları affolur.
sedat pekerin yeğeniyim falan hikayedir. unutmayın nakşibendi tarikatının halidi kolundanım diyeceksiniz.
Inancli bi insan olup namaz kilmak yeterlidir. Tabi Iyi bi insan olmak kaydiyla.
Hesapsız ve Azapsız Cennete Girecek 70 Bin Kişiden Olmanın Bir Yolu: Tevekkül

Ebû Hüreyre (r. a.)'den rivayet olunan hadiste Rasulullah şöyle buyuruyor:

‘‘Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve güven içinde)dir.'' ( Müslim, Ahmed ibni Hanbel)

insanoğlu şüphesiz Cennette girmeyi arzu eder. Kâfire Cennetteki mükâfatlardan söz edilse, o dahi orda yaşamayı ister. Ama Cennete girmenin yolu istemekten değil Rahmanı razı etmekten geçer. O'nu razı etmenin yolu da, indirdiği Şeriat'ı tanımak, benimseyerek hakkıyla yaşamakla gerçekleşir. Her şeye kadir olan Allah Subhanehu ve Teala'nın bütün insanlara göndermiş olduğu bu Şeriat, ideoloji Rasûlullah Sallahu Aleyhi ve Sellem zamanında Sahabelerin zihinlerinde çok netti.

Ne acıdır ki, bugünün Müslümanları o günün Sahabeleri gibi islam'ı tanımamaktadır. Özelliklede islam'ın en çok önem verdiği akidevi meseleler zihinlerinde karmakarışık durumdadır. Örneğin; rızk, ecel, korku ve tevekkül gibi iman edilmesi farz olan meseleleri tam olarak kavrayamadılar. "Rızk Allah'tandır" dediler ama çalışmadan rızk gelmez dediler. "Ecel Allah'tandır" dediler ama insan ölümünün sebebini ecelin dışında olan vakalarda aradılar. "Yalnızca Allah'a güvenilir" dediler ama Allah'tan başka her şeye güvenilir oldular. Müslümanlarda net olmayan konular maalesef örnek vermekle bitmez. Rabbimizin bizlere emrettiği ideolojiyi hakkıyla yaşamak için bu ve bunlar gibi bütün akidevi konuların zihinlerimizde net olması esasidir. Burada ele alacağımız mesele Müslümanlardan tam olarak 70 bin kişinin hesapsız ve azapsız Cennete girmesine vesile olacak tevekkül konusudur. O halde tevekkülün tarifine bakmak gerekir.

Tevekkülün lügat manası; vekil kılma, işini başkasına havale etmek.

Şeri manası ise; sadece Allah Subhanehu ve Teala'ya yönelmek, sığınmak, yapılabilecek işlerde yalnızca O'nun yardım edeceğini bilmek, başka yardımcı, güç tanımamak ve Allah'a dayanmak, sadece O'na güvenmek.

Rabbimiz sadece Kendisine güvenmemizi ve yalnızca O'na dayanmamızı emretmekle birlikte mütevekkil olanları sevdiğini haber vermiştir:

"Bir de, daima diri olup, hiçbir zaman ölmeyen Allah'a tevekkül et." (Furkan 58)

"Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter." (Talak 31)

"Müminler, ancak o kimselerdir ki Allah anılınca kalpleri ürperir, onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda o ayetler onların imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler." (Enfal 2)

Bunlara benzer bir çok ayeti kerimede yalnızca Allah Subhanehu ve Teala'ya tevekkül edilmesinin farz olduğu vurgulanmaktadır.

Ahmed ve Tirmizi'nin rivayet ettikleri bir hadis ise şöyledir:

"Siz hakkıyla Allah'a tevekkül etmiş olsaydınız, aç olarak yuvasından çıkan, tok olarak yuvalarına dönen kuşları rızıklandırğı gibi sizi de Allah rızıklandırır."

Buhari'nin ibni Abbas'tan naklettiği bir hadiste tevekkül edenlerin hesapsız Cennette gireceğinin müjdesi verilmektedir:

‘‘Ümmetimden yetmiş bin kişi, hesapsız olarak cennete girecektir. Bunlar, okuyarak ve üfleyerek tedavi olmayan, fala bakmayan, ümitsizliğe kapılmayan, tedavi için dağlanmayan ve ancak Rablerine tevekkül edenlerdir.''

ibn-u Abbas (r. a.)'dan rivayet edilen hadiste Rasulullah Sallah'u aleyhi ve Sellem'in yetmiş bin kişinin hesapsız ve azapsız olarak Cennet'te gireceklerine dair şöyle buyurdu:

‘‘Onlar; efsun yapmayanlar, efsun yaptırmayanlar, kuşlara uğursuzluk atfetmeyenler ve her şeyde ancak Rablerine dayananlardır.''

Yine Abdullah ibni Abbas (r. a.) rivayet ettiği hadiste Rasulullah şöyle buyurmaktadır:

‘‘(Geçmiş) Ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve Peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme bir kalabalık çıktı. Kendi Ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsa'nın Ümmetidir, sen ufka bak!' dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘işte bunlar senin ümmetindir. içlerinden hesapsız-azapsız Cennete girecek yetmiş bin kişi vardır' dediler.''

ibni Abbas diyor ki; "Söz buraya gelince Rasûlullah kalkıp evine gitti. Oradaki sahabeler bu hesapsız-azapsız Cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar. Kimileri; "Bunlar Peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır.' derken kimileri; "Bunlar islâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır.' dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu. Onlar bu meseleyi tartışırken Rasûlullah çıkageldi.

‘‘Ne hakkında konuşuyorsunuz?'' diye sordu.

‘Hesapsız-azapsız Cennete gireceklerin kim olduğu hakkında konuşuyoruz' dediler. Bunun üzerine Rasûlullah;

‘‘Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir.'' buyurdu. Ukkâşe ibni Mihsan yerinden fırladı ve;
‘Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et Ya Rasûlullah!' dedi. Rasûlullah;
‘‘Sen onlardansın'' buyurdu.(Buhâri, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, imân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16)
güncel Önemli Başlıklar