bugün

bir türlü izleyemediğim 22 nisan 2004 te gösterime giren yeşim ustaoğlunun ikinci filmi
nasil vahsi bir sekilde trabzonda rumlari kestigimizi bize sinema dili ile dokunduran film. (bkz: alemin kerizi turkler)
filmde türklüğe dair herhangi bir vahşet imgesi yüklenmemiş, yönetmen hükmünü politik bir güzergaha oturtmamaış. bu toprakların çok da yabancısı olmadığı savaşın-mübadelenin parçaladığı bir hayatı anlatmaya çalışmış, daha çok kahramanın öyküsünü öne çıkarmış. sinema keyfi açısından çokça eleştirmek mümkün elbette; karadeniz güzelliğini resimleştirmekten öte mekan seçiminin başarısız olduğu, kurgunun yer yer savsaklandığı, eleni'nin iyi bir oyunculuğa rağmen konumuyla inandırıcılığının zedelendiği söylenebilir. bulutları bekleyenlerin sabrı, acısı, özyıkımı durağan karadeniz atmosferiyle bütünleşmiş. filmin müzikleri de fena değil. ama o kadar işte, ne eksik ne fazla. mütehassıs bünyelerin alınganlığını haketmiyor zannımca.
sinemada izleyen bir avuç insandan biri olarak, enfes karadeniz dağlarının haricinde sıradışı, 'üstün sinemasal' bir olayı olmadığını belirtebileceğim film. göreceli tabii her şey...
1999 yılında vizyona giren güneşe yolculuk filmine nazaran daha sinemasalsı, daha reel, daha objektif bulduğum yeşim ustaoğlu filmi. rumları kesmekmiş filan, haşa! bazıları ya filmleri karıştırıyor ya da hiç izlemeden yorum yapıyor. rüçhan çalışkur performansı ile mest etmiştir.

(bkz: suna selen)
(bkz: oktar durukan)
ciddi manada hoş bir yeşim ustaoğlu filmi. filmin müzikleride oldukça güzeldi, çello sololarına ağırlık verilmiş, toplumsal olgular bireysel kaygılarla başarılı bir şekilde harmanlanmış lakin anlayana...
vahşet, türklük, kesmek vs. yle işi olmayan daha ziyade insansal kaygıları dile getirmeye çalışmış yeşim ustaoğlu filmi. film mübadale sonrası kendi kimliğine yabancılaşmış eleni'nin hayatını kardeşiyle yani ailesiyle olan kopuşunu falan anlatıyor. bunu da göze direk sokarak değil şahsi bir kimlik yitimi çerçevesinde götürüyor. gene ustaoğlu; son dönem türk sinemasını nazire edercesine üstün bir görsellik yakalamış bulutları beklerken'de. film anlatı şekliyle politik tarafını törpüleyip insansal tarafını ön plana çıkarmaya çalışmış. kısmen de başarılı olmuş. yaşanılanlar bi kimlik bunalımıdır aslında. işin ailesel çöküş kısmı ustaoğlu'nun yıllar sonra pandora'nın kutusu nda da yaptığı şey. aile parçalanmalarını gayet titiz işliyor.
rüçhan çalışkur 'un donuk ve başarılı oyunculuğuyla izlenilesi bir film.
10 üzerinden 7!