bugün

Tüm gerçekleri bilen son kişi; tüm yalanları yutan ilk kişi olarak pılımı pırtımı toplayıp gitmeli miyim; hayır...anlatmalı mıyım; hayır...susmalı mıyım; hayır...bilen ve yutan olarak yaşamalıyım; yalanları kimseye yutturmaya çalışmadan; gerçekleri süsleyip püsleyip, abartmadan...çözün artık gerçeğin ne kadar gerçek olduğunu; uyuduğunda uyuduğunu farkedecek kadar uyanık kalmak her zaman kolay olmayabilir...
öylesine, ortaya. Hikayeler öyledir ya, anlatılırlar, hedefleri yoktur, amaçları yoktur, edebi bir değerleri olmasa da olur ama hayatla yakın temasta olmaları şarttır.
Anlatılırlar, isteyen istediği şekle sokar onu başkalarına aktarırken; hikaye aslında durumun; o an'ın malıdır. Anlatıldıktan sonra dönüşeceği bütün şekilleri kabul ederek başlar öyküler...


Yolun başında, elinde tahta bir valizle bekliyordu kadın; umut bir peynir gibiydi, küflense de atamıyordun yemyeşil olana kadar. Ütopyalarını tıkıştırdığı valizi ince kollarıyla taşımaya çalışmaktan yorulmuş, yanına ayaklarının dibine bırakmıştı. Evet, inceydi, kırılgan bir incelik değildi ama bu, gizli kasları, gizli öfkeleri, gizli nöbetleri, gizli kahramanları olan bir incelik. Bu ince kadını büyüten elleri düşündü saçları yüzünden uzun adam; bu ince kadının ruhunu yaratan nefesleri düşündü; kelimesiz kaldı öykü bir süre... Tanımıyordu hiç birini; o düştüğünde ayağa kim kaldırmıştı onu; kim ''geçecek'' demişti ve ilk kez ve son kez orada bir acı geçmişti?! Kim anlatmıştı hayatı ona, kim göstermişti her yönü tarif etmeden, taraf tutmadan?! Kim iyi niyetle doldurmuştu içini onun?! Ona hayatı kim sevdirmişti?! Kim nefret ettirmişti dişiliğinden?! Kim başkalarıyla kıyaslamıştı?! O'na en iyi gelen kimin omuzuydu?! Kim elini uzattığında korkmayacağını kimden öğrendi?! Bu son haline gelinceye, son duruşunu buluncaya, son kararını verinceye kadar kimler ne olmuştu O'nun için?! Tanımıyordu adam hiç birini. Tanımadan sevmenin tuzlu, yıpranmış tadı sardı adamı baştan ayağa. Taraf tutmadan taraf olmanın matematiğini çözdü; O ince kadını onlar gibi sevebileceğini sanarak yanıldı; belki onlardan daha fazla sevebilirdi ama onlar gibi asla sevemezdi; farklı bir açığı kapatmak; farklı bir yarayı onarmak;f arklı bir açıyı yaratmak için oradaydı adam; kan bağı olmadan da bir insanın bir insanı kanıyla, canıyla sevebileceğinin sağlam, çürütülemez delilleriyle doluydu yürüdükleri yollar. Adam kadının içindeki bütün sıkıntıların kaynağını bildiği halde susuyordu; o sıkıntıların ve diğer bütün sıkıntıların aynı kaynaktan beslendiğine emindi. Ama susuyordu. Kadının iç güdülerini sakatlamaktan, onun öngörülerinin ayarını bozmaktan, onu yolundan alıkoymaktan korkuyordu. Susuyordu adam. Biliyordu kadın adamın bildikleri yüzünden suskun olduğunu. Bildiklerinin kadın tarafından da bilinebilmesi için susması gerektiğini biliyordu adam; anlatmanın, tarif etmenin yaşamın karşısındaki acizliğini biliyordu kadın. Evet. Bilmekti onların hayatını yöneten diktatör.
Adam üstüne titredi kadının; inceliğini hiç unutmadan dokunmaya çalıştı ona; O'na ellerini her uzatışında zarar vermekten, beklentilerinin dışında bir şeyler vaadederek O'nu iç yolculuğundan uzaklaştırıp dünyanın karmaşasına bulaştırmaktan, ütopyalarını gerçeklerle lekelemekten korktu.

Ama;
hayattan ne kadar uzak durabilirdi ki insan?! Kadın büyüyordu; keşfederek, el yordamıyla, daha önce bırakılmış ayak izlerine aldırmadan, etrafındaki ayrıntılara tek tek uğrayarak, oyalanarak... Kadın bilmiyordu ki, bütün, ayrıntılar hakkında ip ucu vermez insana çoğu zaman; öğrenecekti... Adam bilmiyordu ki, ayrıntıların varacağı nokta daima bütün değildir, kimi zaman kaostur; öğrenecekti...
Bütün bunlar sonra'nın, yarın'ın cevaplayabileceği sorulardı. Yaşanmalıydı. Birşeylere rağmen yaşanmalıydı; inat değil de, olmasını istemek,olmasının üstünde durmak, hatta tepinmek delirmiş bir çocuk gibi!
Adamla kadın cevapları bulmak için değil de birlikte olabilmek için yarının zincirlenmiş kapılarını zorluyorlar şu an.
Kadın O'nun direncini büyüten, besleyen, kuvvetlendiren geçmişinin tüm ayrıntılarını hatırlamakta. Ve hayat her çatırdadığında, o ayrıntılara tutunmakta kendine bile farkettirmeden!
Adam kadının O'nu büyüten, besleyen, kuvvetlendiren ayrıntılardan biri olmak istemekte. Belki olmuştur. Bugün'ü yaşarken bugüne baktığında gördüklerini göremeyebilirsin yarın olup düne bakarken...
Yolun sonunda elinde hiçbirşeysiz bekliyordu saçları yüzünden uzun adam...