bugün

Ahlak kuralları hz. Adem ile birlikte toptan gelmediyse şayet, insan kendi ahlak kurallarını yaratabiliyor demektir. Zira toplumdan topluma fark gösteren ve hatta din ile tanışmamış izole toplumlarda bile oluşan ahlak kuralları bu tezi desteklemektedir.

Ayrıca çağlara göre gelişen-değişen ahlak kuralları da vardır ki bunlar kutsal kitaplardan bulup okuyamayacağınız türden kurallardır.

O halde büyük soru şu: ahlak kuralları dinlerden bağımsız ve önce var olduysa, dinler ahlak kurallarına göre mi yazıldı?
olay tamamen toplumu şekillendirme üzerine, ahlak diye millete yutturulan değerlerden tut uhrevi denen bu saçmalıklar veya hukuk denen alan hepsinin ortak amacı toplumu sorunsuz idare etme üzerinedir. bu ahlaki dediğimiz yasalar ister kendini dünyevi isterse uhrevi alsın hepsinin amacı insanı belli bir kalıba sokup toplumda sorunsuz hale getirmek üzerinedir.

bu yasaların dinden alınması kişileri kendi dışında bir güç altında bu yasaları uygulamaya sokar ve onları kontrol etmek için dinin kişilerde var olması bu yasaları benimsediğini gösterir ve bu kişiyi toplumda olan sorun çıkartacak eylemlerden uzak tutmak için ekstra bir çaba harcamazsınız. tabi inançlı ise ve buna yenik düşmeyecekse ancak bir diğer alan da ahlakta uhrevi değil dünyevi alandır, mesela hukuk kurallarının seküler yanı buna örnek verilebilir. kişiler bu yasaları belli bir kutsallık altında kabul etmez bu yasaları uhrevi safsatalara bağlayıp onun üzerinden açıklamaz.

işte buna seküler ahlak demek yerindedir, kişileri belli bir yasalar etrafında toplamanın bir yolu da budur. bunun güzel yanı topluma rasyonelliği aşılamak ve neyi neden yapması gerektiğini mantıki çizgide ona kanıtlamaktır. ayrıca seküler ahlak sürekli değişime açık olduğu için sorgulamaya ve kendini geliştirmeye açıktır.

ancak uhrevi ahlak, kesin hükümler verir ve çağlar boyunca hep aynı düşünce kalır. (tabi teoride ancak dinde bu sefer yorum farklılıkları olmaya gider ve din farklı kişilerce yeniden yorumlanıp gene çağa uymaya çalıştırılır)

işte bu tür durumları engellemek adına ahlak gereklidir. toplum kuralsız düşünülemez ve kişiler birbirleriyle olan ilişkilerde iki tarafa da hak doğar ve bu iki tarafın hakkını gözeterek onlar arasında adaleti sağlamak için belli yasalar gereklidir. bu yasalara uyumu sağlamak için de kişilere bu yasalarla paralel şekilde bir takım düşünceler aşılanmalıdır. bu düşüncelerin rasyonel temelli olması ve ikna ediciliğini karşılıklı menfaat üzerinden vermek gayet akılcıdır, pragmatist ahlak en uygunudur.

kişiler karşılıklı menfaat gözeterek birbirleri arasında bir takım uzlaşı sağlayabilirler. sonuçta kimse kendi malının çalınmasını istemez o halde bunun güvencesi başkasının malını çalmamasıdır. işte bunun gibi örnekler çoğaltılabilir ama temel mantık bu çizgide olmalıdır.

ha tanrıya bu konuda gerek var mı?

bence tanrıya hiçbir alanda gerek yok, kişileri tatmin edici bir yanı olsa bile bu sahte mutluluktan öteye gitmiyor ve hiçbir şeyi cevaplamıyor. hatta cevapladıklarını zannedip bide gerçeği arama arayışından insanları kopartarak onları farklı saçma sapan hallere sokuyor.

teistler halt etmiş yani bu konuda, ayrıca yasalarının uygulanabilirliğinin bir dayatma olmadan mümkünlüğü de çok güzel bir görüştür. kişilere zarar vermekten arınmış, herkesin haklarına saygılı bir bireyi temelden yetiştirip daha sonra onun başında bekçi rolü olmayı ortadan da kaldırabilir insanlar ya da kişilere hiçbir değer yüklemeden sadece sorgulama yetisi kazandırarak kişileri belli yasaları kabul kıvama da getirebilir.

sonuçta değişen bir algıyla kesin hükümler çatışır, insanlar her daim sorgulayıp daha iyiyi bulmayı ilke edinmelidir. böyle olursa toplum daha iyi işler diye düşünüyorum.
ilk olarak tartışılması gereken evrensel ahlak yasasının var olup olmadığıdır. iyi her yerde iyidir, Erdem her yerde erdemdir. Önemli olan iyi ideasıdır ve iyi ideası her kültür, her insan için birdir. Toplumların gelişmesiyle oluşturdukları farklı düşünce sistemleri farklı ahlak yasaları oluşturmaz.
Ahlak yasalarının ve ahlaki değerlerinin evrensel ve tek olduğunu kabul ettikten sonra şunu diyebiliriz: birşey allah emrettiği için ahlakidir. Sonuçta ahlak ideasını, ahlak yasasını yaratan da yine Allah'tır.