bugün

sanayi ve bilgiye dayalı bir endüstri'nin gelişmesiyle tarım ve hayvancılığın önemini kaybetmesi sonucu köyden kente yapılan göç.

öncelikle kimse kafasında demogoji yapıp, "köylüyü aşağılayamazsın" demesin. öyle bir amacım yok. amaç ortada duran gerçekleri irdeleyip, insanların bilgisine sunmak.

efendim, malumunuz son iki asrımızı bir imparatorluğun devrilmesi, yeni bir devletin kuruluşu olarak geçirdik. cumhuriyet öncesi sanayileşememiş olmanın getirdiği fakirlik ve sürekli sanayileşmiş devletlerle girilen savaş bizi geri bırakan en önemli sebeplerden. cumhuriyet kurulduktan sonra ise elinde hiçbir şey kalmamış bir toprak sahibiydik. ülke genelinde okuma yazma oranı yok denecek kadar az'dı. okuma yazması olanlar, genellikle şehir insanıydı. haliyle genel anlamda köklü bir eğitim, medeniyet, şehirlilik kültürümüz yok.

istanbul, ankara, konya... gibi belli başlı şehirler geçmişden gelen bir şehirlilik kültürünü devam ettirmekte ancak kırsal kesimde fakirliğin, eğitimsizliğin de etkisi ile yeni gelişen devlete ayak uydurmak, sanayi ile gelen bilgi toplumuna entegre olmak bir hayli zordu. cumhuriyetin ilk yıllarında bu alanda büyük seferberlikler başlatıldı. köy enstitüleri gibi köylüyü eğitmeye yarayan pek çok kurum açıldı. okuma yazma oranları yükseltildi. fakat 1950'ler sonrası demokrasinin gelişi ile birlikte bu uygulamalar unutuldu.

tarım ve hayvancılıkta gelişen teknoloji daha az iş gücü ile daha fazla üretimi ortaya çıkarttı. pek çok köylü, çiftçi işsiz kaldı. ayrıca komünikasyon ve gelişen medya şehirlerdeki durumu fakir köylünün evine getiriyor, fakir köylü de bunlara sahip olmak istiyordu. işte bütün bunlar göçlere zemin hazırladı.

peki göç kötü bir şey midir? hayır, aslında gelişmek için gerekli bir unsurdur diyebiliriz. fakat göç köyden kente olmalıdır. kısaca kendi kentine, kendi kültür bağdaşığın olan yerleşim merkezine göç edilmelidir. işte bizim başarısızlığımız burada ortaya çıktı. insanlar binlerce kilometre öteden hiç tanımadıkları kültürlerin arasında yaşamak için göç etti. haliyle kendi kültürlerini de beraberlerinde götürmek isteyince olan oldu.

bizler yeni tanıştığımız demokrasi ile bocalarken, insanların rahatlıkla yerleşebileceği, altyapısı hazırlanmış, şehir planlaması yapılmış şehirler yapmayı unuttuk. zannetmeyin ki bir şırnak köylüsü, bir artvin köylüsü kendi şehrine yerleşmek istemedi. aslında tam tersine ilk yerleşmek istedikleri yer buralar oldu fakat bütçe yalnızca batıya ayrıldığı, kırsal kesim görmezden gelindiği için insanlar bu şehirlerde kendilerine yerleşecek ev, yapacak iş bulamadı. bu sebeple ankara, istanbul, izmir alması gerekenden çok daha fazla, ve olması gerekenden çok daha hızlı göç aldı.

bugün diyerbakır'a gittiğinizde bir kültür karmaşası görmezsiniz. bunun en büyük nedeni kendi köylüsü ile şehirleşmesidir. şehirleşmeyi beraber öğrenmeleridir. nitekim şehirli olmak beraber yaşama bilincidir. özünü kaybetmemek süretiyle herkes kendi kültüründen biraz feragat ederek şehirli olabilir. fakat istanbul, ankara gibi şehirlere insanlar geldiğinde hazır bulunan kentli insan bu değişimin aciliyetini istedi. buna karşın ne yapması gerektiğini bilemeyen yeni kentli en önemli sorunu doğurdu. doğulu mu batılı mı olduğu belli olmayan yeni bir nesil. işte günümüz türkiyesinin gerçeği.

hemencecik not; hayvan gibi yazmışım aq. kim okuyacak lan bunu. içine smiley felan mı gizlesem acaba. mod bile okumaz bunu nasıl olsa. ahaha