bugün

80'lerde başlamış bu terör denilen belâ. ben doğmadan önce başlamış ve halâ da devam ediyor. halâ insanların canını alıyor. dağdaki eşkiyaya göz yaşı dökenler, meclisteki eşkiyayı barış elçisi ilan edenler dinlemeyin beni. ben sadece masum türk insanına anlatıyorum derdimi.

bir kasım günü doğdum. bir insan için en büyük mutluluklardan biri olmalıydı çocuğunun doğumunda bulunmak. ama benim babam annemin yanında olamamıştı, hayatının büyük bir bölümünde olamayacağı gibi. geriye dönüp bakıyorum da ne kadar çok şey kaçırmışız. yaşadıklarımızla ve yaşayamadıklarımızla. yüzümde acı bir tebessümle fotoğraflarıma bakıyorum. doğduğum günde herkesle bir bir fotoğraf çekilmişim. herkesin gözlerinde bir umut ve sevinç var. annem hariç herkesin gözlerinde. onun gözlerinde buruk bir mutluluk ve gurur var. babam hariç herkes doğumumda bulunmuş. ama orada olması gereken tek kişi belki de oydu. ama yoktu işte.

herkes subay çocuklarını burnu havada dünyadan habersiz kişiler zanneder. oysa kim bizim neler hissettiğimizi bilebilir ki? neler yaşadığımızı? ya da neleri yaşayamadığımızı? televizyonlarda gördüğünüz şehit haberleri var ya belli bir süre sonra insanlar için birer sayıya dönüyorlar. üzüldükleri birer sayıya. bizim için birer araçtır onlar. kimlerin çocukları olduğumuzu hatırlatan birer araç...

annem bir günlük tutmuş benim için. hayatımın ilk yılını anlatan bir günlük. o günlüğün her satırında ben ve annem varız. ama babam yok. o nerede? ne yapıyor? niye benim yanımda değilmiş ki? değerli dostlar ve büyüklerim, işte gerçek; babam, aman vermez dağların ortasında askerlerini yaşatmaya ve bayrağını dalgalandırmaya çalışıyordu.

babam bizim evimize bir yabancıydı. biz yılın çoğunda evimizde, kendimizi en rahat hissettiğimiz yerde, huzurlu bir şekilde yaşarken babam birkaç ayda bir kez o huzuru bizle paylaşabilen bir yabancıydı. baba kelimesi benim ilk öğrendiğim kelimeymiş. benim uzun bir süre haberim olmadı tabi. babamı olduğu yerde mutlu eden tek şeymiş beni söylediğim küçücük bir kelime. benim doğumumdan birkaç ay sonra bir dağa gitmiş babam. şırnak'taki bir dağa, onlarca gencin düştüğü bir dağa.

her çocuk babası ile beraber lunaparka ya da bir yerlere giderdi. ben ise hep babamı bekledim. bir yerlere beni götürsün diye değil; sadece onu görebilmek için. bana bakması bile benim için yeterdi. onun bir bakışı bana dünyaları verirdi. ben bekledim. benle hep telefonda konuşan o adamı uzaktan sevdim. ayda bir kez sesini duyduğum birinin özlemini çektim.

ben 6 yaşımdayken bir oğlan kardeşim oldu. bu çocuk benim can yoldaşımdı. i̇kimizde aynı adamı bekliyorduk. ama kardeşim onu tanımıyordu bile. babam ne zaman eve gelse "o geldi." diye ağlıyordu. çünkü gelen kişi bizim misafirimizdi. evimize birkaç gün gelen ve aylar boyunca uğramayan biri. nerden bilebilirdi küçük kardeşim bazı değerlerin ailenin bile üstünde olduğunu? kardeşim "o"na 3 yaşında iken baba demeye başladı. ya babam? kim bilir o neler hissediyordu? kardeşimin her ağlayışında nasıl kahroluyordu? benim, babamın ve kardeşimin sadece tek bir fotoğrafı vardır. üçümüzünde aynı karede olduğu tek bir fotoğraf. kardeşim o yabancının kucağında ağlar. ben babamın elinden tutmaktayım ve babam kapıdan çıkmak üzeredir. gene o dağlara gidecektir. ailesinden daha fazla değer verdiği bir şeyi korumaya gidecektir. milletini korumaya....

birkaç anı var aklımda.. eniştem geliyor. çocuklarına hediyeler getiriyor. onlara doyasıya sarılıyor. bakmıyorum. bakamıyorum. oysa bana da hediyeler getirmiş. beni de severdi. biliyorum. ama ben yanımda sadece babamı istiyorum. beni uzaktan seven o adamı.... fakat bir türlü bulamıyorum. eniştem bizi lunaparka götürüyor. çocuklar ve aileleri ne kadar da mutlular. çünkü beraberler. bir tek ben ve kardeşim etrafa şaşkın şaşkın bakıyoruz. bir tek biz birisinin eksikliğini yaşıyoruz.

oysa o dağlarda neler neler olmuyor ki? bir er pkkya haber uçuruyor. bir köy korucusu devletine ihanet ediyor. gencecik fidanlar toprağa düşüyor. kiminin aklında annesi, kiminin aklında yari, kiminin aklında ise çocukları. ama hepsi vatanı ve milleti uğruna şehit oluyor. bazıları bir mayına basıyor. kolları , bacakları kopuyor. ömrü boyunca eksik kalacağını hissediyor. ama dudaklarından iki kelime dökülüyor: vatan sağ olsun!

bir gün lojmanın önüne resmi bir araç gelir. lojmanda sadece iki aile vardır. benim ailem ve bir başka aile daha. ama benim cesur annem acı haberi beklemektedir. o araçtan üniformalı iki subay iner. annemin kalbi gümbür gümbür atmaktadır. eşinden iki haftadır haber alamamaktadır. subaylar zile basarlar. bu sefer basılan zil bizim zilimiz değildir. komşumuzun ziline basar. benim annem gibi bekleyen bir başka anne daha vardır. gözlerinde yaş, kalbinde gurur ve öfke. kabullenir gerçeği çaresizce. tek bir feryat bile etmeden döndürür başını bebeğine. oyun oynayan çocuk duraklar. bakar annesine. anlayamaz ne olduğunu ama hissediyordur. annesine sarılır çocuk ve başlar ağlamaya sessizce.

büyümüşüm. ailem bir arada. ama bir arada derken ne anlıyorsunuz? bir arada olan bir ailede baba ayda bir kez eve gelmez. ama olsun diyorsun. yılda bir kere görmektense ayda bir kere görmek iyimiş diyorsun. gene de yanında ya sesini her gün duyuyorsun ya yeter diyorsun.

ve korkunç bir gün ışıklarla uyanıyorsun. annen çığlık atıyor "kızım sakın başını kaldırma. kardeşini de tut." sağdan soldan gelen ve ömründe ilk kez duyduğun sesleri işitiyorsun. kardeşim hiçbir şeyden anlamıyor. ağlayarak "bırak beni abla" diyor. ama bırakamıyorum. duvarlara ve pencerelere mermi yağıyor. tam o sırada elektrikler de gider. annem sürünerek odamıza girer. gene babam yoktur ve annem bizi zar zor kum torbalarının olduğu oturma odasına doğru sürükler.

7 yaşındayım. okula başlama zamanı gelmiş çatmış. her anne-babanın en çok istediği şeylerden biridir çocuklarını önlük içinde görebilmek. babam her zaman olduğu gibi yanımızda değil. annem ve kardeşimle çekilmiş birkaç buruk fotoğrafım var. okulda ezmeye çalışırlar beni subay çocuğuyum diye. elbette ezdirmem kendimi. ama bu kaderidir tüm subay çocuklarının doğudaki okullarda. onlar ve bizler vardır herkes için.

aradan yıllar geçer. baban ile sürüklenmeye devam edersin. her baba-kızın yaptığı şeyleri ya yapamazsın ya da çok geç yaparsın. ama büyümüşsündür. artık bilirsin aileden daha değerli birkaç şey vardır. millet, vatan, bayrak. .. sen de aynı şeylere inanıyorsundur artık. gözünün kırpmadan arkana bakmadan gidersin eğer isterse vatan. baban emekli oluncaya kadar önünüzde iki gelecek vardır:

şans eseri yolunuz düşmez bir daha oralara. yaşarsınız bir büyükşehirde huzurla.. babanla, annenle ve kardeşinle yani ailenle zaman geçirirsin, daha iyi tanırsın onları. aslında onları değil de babanı daha iyi tanırsın. yüzündeki bir kırışıklığa karşın yüreğinde bin acı olduğunu anlarsın. saçlarındaki her bir beyazın senin özleminle, şehit olan askerlerinin acılarıyla oluştuğunu görürsün. gözlerinin içinde bir hüzün görürsün. o hep orada kalacaktır; bilirsin.

ya da;

baban oraya gider. o dağlarda vatanı için milleti için bir şeyler yapmaya çalışırken toprağa düşer. sabah ondan haber almışsındır. i̇yidir. herkese selamlarını söyler. sonra 2 subay gelir evine. zilinizi çalar. şapkalarını tutmaktadırlar ellerinde. gözleri dolu doludur. size bir şeyler söylemeye çalışırlar ama diyemezler. anneniz hemen anlar. gözleri dolarak "vatan sağolsun!" der. bir şeyler düğümlenir boğazımda. bakarsın televizyona ve duyarsın son dakika haberini. onlar da ülkeye duyurur; babanı bu ülke için nasıl kaybettiğini. artık dünyan kararmıştır. gökyüzünde iki güneş olmaz derler ama sana mum ışığı bile kalmamıştır.

küçükken anneme sorardım ya babam ne zaman gelecek diye. şimdi düşünürüm doğru soru bu değilmiş işte. asıl sormam gereken soru:"babam eve gelebilecek mi anne?" annen sana bakar ve cevap veremez. en acısı da budur işte. belirsizlik

o kadar çok şey yaşamışsındır ki..ama tüm fotoğraflarında bir kişi eksiktir. her fotoğrafta bir kişi eksiktir. her fotoğrafında bir boşluk vardır ve bilirsin o boşluk hiçbir zaman dolmayacaktır.

ben kaybettiğim çocukluğumu geri istiyorum. herkes gibi sıradan bir kız çocuğu olabilmeyi diliyorum. babasız geçen yıllarımın intikamını almak istiyorum.. kardeşimin çığlıklarını unutmak istiyorum, yıllardır sahip olamadığım huzurlu bir uykuya sahip olmak istiyorum. içimde derin bir öfke var. allah'ın adaletine inandığım halde, ben adaleti bu dünyada da görmek istiyorum..