bugün

büyük aşk hikayelerinde rastladığımız sihirli olaydır.

öyle büyük bir aşk yaşarlar ki, biri ölünce de diğeri arkasından gelir. öyle büyük bir sevda, öyle büyük bir aşktır yaşadıklar. bizim 2 günlük keyfimiz gibi değildir.

uğruna çok acılar çekilmiş, çok sorumluluklar alınmıştır.

bir insanı, bildiğin 2 kollu, 2 gözlü bir insanı öyle çok seviyorsun ki o gidince hayatının bir anlamı kalmıyor. boşluğa düşüyorsun ve her geçen saniye o boşlukta aşağı doğru çekiliyorsun.

bugün çok anlamsız gibi geliyor değil mi?

bu insanlar aptal mıydı?
ya da uğruna ölmenin bile zafer sayılacağı bir aşk bulan şanslı azınlıkta mıydılar?

mezarlıklar bir zamanların tutkulu aşıklarıyla doluyken onların hikayeleri geride kalanları düşündürüyor. nice krallar, nice sanatçılar, nice devlet adamlar...

içinde sıradan insanlar da vardı tabii. hikayelerini pek okuyamasak da.

her aşık olan ölse ülkede insan kalmazdı diye düşünsek bile aşkı uğruna ölen insana ''bok yoluna gitti niyazi'' diyebilir miyiz?

tuhaf işler bunlar.
bana yeliz'in yalan adlı şarkısını hatırlatmaktadır. çünkü bir insan asla ölümüne sevilmez klasik aşk sarhoşluğunda söylenen laflardır. elde edilmesi durumunda bir kaç ay içerisinde kesin olarak unutulacaktır.
ben öldüğüm gün, bir tebessümüne beliren o gamzene gömsünler beni...