bugün
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı35
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler19
- sözlük kızlarının don renkleri20
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- kanınıza rengini verir misiniz15
- anın görüntüsü17
- uzağı göremeyen insan8
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss15
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- ali erbaş12
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
- murat kurum kurudu gitti8
gözlerinin içine bakarak ölüyorum burada. bir kaleyi düşürdükten hemen sonra ve arefesinde yeni bir savaşın, -ortada hiçbir sebep yokken- işte öylesine bir sabah, herkes uykudayken, şebnemlere dokunarak ölüyorum.
bağırmadan ve söylemeden adımı ve hatta mümkünse ağzımın kenarında küçük bir gülümseme iskeletiyle, fotoğraf çektirir gibi, traş olur gibi, misafirliğe gider gibi ölüyorum sana baktıkça. hiç bir bağım yok bu dünyayla. bu dünyayla hiçbir ilgimiz yok. göğsümüze daldırılmış bir mızrağı usul usul sürükleyerek yaşıyoruz hep. mızrağı iki avcunla kavrayıp biraz daha derine sokarak, "işte sizin dünyayla ilginiz bu" diyorsan; yanılıyorsun.
siz hep yanıldınız zaten. bizi kurtarmaya geldiğiniz günlerde de yanıldınız. "makus talihimiz"i yenmeye çalıştığınız ve bize ümitler aşılamaya kalkıştığınız günlerde de yanıldınız. bizim için ölmeye kalkışmanız, sizin aptallığınızdı gözüm. biz sizden böyle birşey istemedik ve asla da istemeyiz. çünkü sizin değiştirmek istediğiniz şey, kendi dövülmüşlüğünüzdü. babalarınızın verdiği "harçlık cezası"na isyan ettiniz siz, kardeşinizin daha çok sevilmesine isyan ettiniz, kolejde aldığınız kırık notlara isyan ettiniz. bizim gibi değilsiniz ve biz değişmek istemiyoruz "mavi gözlü dev", biz değişmek istemiyoruz.
orhan gencebay dinlediğimiz için utanmıyoruz. müslüm gürses'i şarkılarıyla göğsümüzü doğramak rahatsız etmiyor bizi. azer bülbül, "titrek bir şovmen" değil bizim için. kebabı seviyoruz, lahmacunu da, kurufasulyeye ekmek banmayı da. bunlar bizim için iğrenç, kaba, banal, vulgar değil. arka arkaya dizdiğin bütün bu aşağılama sıfatları senin "hormonlu" beyninin ürünleri. senin "sanal zekan" üretiyor bunları ve sen, ruhunu yakalayamadığın, çeperinde süründüğün, kapısında dövüldüğün tuhaf bir "batı algısı"nı idam sehpası kılıyorsun hayatlarımıza.
bizi sallandırıyorsun koçum, iki gözüm, ciğerparem, bizi el kapılarına maydanoz yapıyorsun. oysa ikimiz sırt sırta versek, ne o sehpa kalır ortada, ne steril masalar, ne de gözleri bir sömürge ordusunun. bunları biliyorsun eminim; fakat işine gelmiyor kavganın en dişlisi, ölümün en merti. küçük, küçücük isyanlarla tamir edip vicdanını, kurtlar sofrasından biraz daha kırıntı kapmak senin niyetin. bu yüzden gelip kapımıza, asker, ekmek ve cesaret istiyorsun bizden. bizden mum ışığı, karınca sabrı istiyor ve kara pazularımızı okşayarak ölüme gönderiyorsun her şeyi bire bir anlayan kafalarımızı. kesilmeye, asılmaya ve mızraklanmaya gönderiyorsun bizi. ve sonra iki avcunla yakalayıp göğsümüzdeki mızrağı, "işte bu" diyorsun, "işte bu, dünyadan nasibinize düşen". ve biraz da sen kanırtıyorsun yapışarak sapına, göğsümüzü deşen yoksulluğun.
sen bir kiler faresisin gözüm. beyaz konakların zulasında yatan un çuvallarına fitsin sen. avcuna konulacak birkaç metelik için takla atarsın ziyafet sofralarında. bizim kapımızı çalma. gözlerimize bakma. ve lütfen savaşma bizim için. hiç inandırıcı değil isyanın, hiç inandırıcı değil kavgan. tahta döşeklerimize, aşsız evlerimize hasbelkader düşmüş birisisin sen. kuyruğunu biraz dikleştirince koşarak gideceksin buralardan. arkana bile bakmadan, gözucuyla bile yoklamadan kaçacaksın mahallemizden.
adımız gibi biliyoruz bunu. şakağımıza kurşun sıkar gibi biliyoruz. her gün ölüp yeniden dirilmek gibi bir şey senin lafların. satırına bile inanmadığın hayallere inanmamızı ve onların ardısıra savaşmamızı istiyorsun. git işine. hayat başka yerde değil. burada da değil. dünyayla hiçbir ilgimiz yok bu yüzden. çıkartıp göğsümüzdeki mızrağı, atıyoruz önüne. acaip keyifli birşey bu ve asla beklemiyorsun böyle bir şeyi. vuruyoruz seni. söylediğin yalanların tam arkasından yakalayıp, alnından vuruyoruz. ha ha ha...
idris özyol
bağırmadan ve söylemeden adımı ve hatta mümkünse ağzımın kenarında küçük bir gülümseme iskeletiyle, fotoğraf çektirir gibi, traş olur gibi, misafirliğe gider gibi ölüyorum sana baktıkça. hiç bir bağım yok bu dünyayla. bu dünyayla hiçbir ilgimiz yok. göğsümüze daldırılmış bir mızrağı usul usul sürükleyerek yaşıyoruz hep. mızrağı iki avcunla kavrayıp biraz daha derine sokarak, "işte sizin dünyayla ilginiz bu" diyorsan; yanılıyorsun.
siz hep yanıldınız zaten. bizi kurtarmaya geldiğiniz günlerde de yanıldınız. "makus talihimiz"i yenmeye çalıştığınız ve bize ümitler aşılamaya kalkıştığınız günlerde de yanıldınız. bizim için ölmeye kalkışmanız, sizin aptallığınızdı gözüm. biz sizden böyle birşey istemedik ve asla da istemeyiz. çünkü sizin değiştirmek istediğiniz şey, kendi dövülmüşlüğünüzdü. babalarınızın verdiği "harçlık cezası"na isyan ettiniz siz, kardeşinizin daha çok sevilmesine isyan ettiniz, kolejde aldığınız kırık notlara isyan ettiniz. bizim gibi değilsiniz ve biz değişmek istemiyoruz "mavi gözlü dev", biz değişmek istemiyoruz.
orhan gencebay dinlediğimiz için utanmıyoruz. müslüm gürses'i şarkılarıyla göğsümüzü doğramak rahatsız etmiyor bizi. azer bülbül, "titrek bir şovmen" değil bizim için. kebabı seviyoruz, lahmacunu da, kurufasulyeye ekmek banmayı da. bunlar bizim için iğrenç, kaba, banal, vulgar değil. arka arkaya dizdiğin bütün bu aşağılama sıfatları senin "hormonlu" beyninin ürünleri. senin "sanal zekan" üretiyor bunları ve sen, ruhunu yakalayamadığın, çeperinde süründüğün, kapısında dövüldüğün tuhaf bir "batı algısı"nı idam sehpası kılıyorsun hayatlarımıza.
bizi sallandırıyorsun koçum, iki gözüm, ciğerparem, bizi el kapılarına maydanoz yapıyorsun. oysa ikimiz sırt sırta versek, ne o sehpa kalır ortada, ne steril masalar, ne de gözleri bir sömürge ordusunun. bunları biliyorsun eminim; fakat işine gelmiyor kavganın en dişlisi, ölümün en merti. küçük, küçücük isyanlarla tamir edip vicdanını, kurtlar sofrasından biraz daha kırıntı kapmak senin niyetin. bu yüzden gelip kapımıza, asker, ekmek ve cesaret istiyorsun bizden. bizden mum ışığı, karınca sabrı istiyor ve kara pazularımızı okşayarak ölüme gönderiyorsun her şeyi bire bir anlayan kafalarımızı. kesilmeye, asılmaya ve mızraklanmaya gönderiyorsun bizi. ve sonra iki avcunla yakalayıp göğsümüzdeki mızrağı, "işte bu" diyorsun, "işte bu, dünyadan nasibinize düşen". ve biraz da sen kanırtıyorsun yapışarak sapına, göğsümüzü deşen yoksulluğun.
sen bir kiler faresisin gözüm. beyaz konakların zulasında yatan un çuvallarına fitsin sen. avcuna konulacak birkaç metelik için takla atarsın ziyafet sofralarında. bizim kapımızı çalma. gözlerimize bakma. ve lütfen savaşma bizim için. hiç inandırıcı değil isyanın, hiç inandırıcı değil kavgan. tahta döşeklerimize, aşsız evlerimize hasbelkader düşmüş birisisin sen. kuyruğunu biraz dikleştirince koşarak gideceksin buralardan. arkana bile bakmadan, gözucuyla bile yoklamadan kaçacaksın mahallemizden.
adımız gibi biliyoruz bunu. şakağımıza kurşun sıkar gibi biliyoruz. her gün ölüp yeniden dirilmek gibi bir şey senin lafların. satırına bile inanmadığın hayallere inanmamızı ve onların ardısıra savaşmamızı istiyorsun. git işine. hayat başka yerde değil. burada da değil. dünyayla hiçbir ilgimiz yok bu yüzden. çıkartıp göğsümüzdeki mızrağı, atıyoruz önüne. acaip keyifli birşey bu ve asla beklemiyorsun böyle bir şeyi. vuruyoruz seni. söylediğin yalanların tam arkasından yakalayıp, alnından vuruyoruz. ha ha ha...
idris özyol
genellikle göğüslerinin dikizlendiğini anlayan kız söylemi
dağınık dikkatlı çocuğuna laf anlatmaya çalışan anne söylemi. otorite kaygısı içindeki baba söylemi.
iki kişinin tartışma sırasında birbirlerine sarfettikleri cümledir.
bir de o ''bak'' demeden bakarsın, sonra ''ne bakıyorsun öyle'' derler. o da ayrı bi mesele tabi.
bir de o ''bak'' demeden bakarsın, sonra ''ne bakıyorsun öyle'' derler. o da ayrı bi mesele tabi.
en çok anne, babanın söylediği haliyle akılda kalan sözdür. yani 3 nolu entry yerinde bir tespittir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar