bugün

kişiden kişiye değişse de bunun bir ortalama aklı ya da sınırları olabilir.
kocaman çantasıyla kafama vurup “orospu çocuğu,” dediğinde, şükrü abi’nin yerinde yeni tanıştığım bir kızla oturmuş, ona, geçmişte çektiğim ufak tefek sıkıntıları anlatıyor, aslında çaktırmadan övünmeye çalışıyordum. “madem beni aldatacaktın,” diye devam etti kafama vuran. “adam gibi bir karıyla yapsaydın bari bunu. şu kancığa bak. benden daha mı güzel, benden daha mı akıllı, benden daha mı büyük memeli?” gözlerinden keder ve öfke akıyordu. öyle bıçak gibi bir bakışla karşılaşınca, hayatımda ilk defa, sade ve dürüst bir bakışla karşılaştığımı hissedip “sanırım beni biriyle karıştırdın,” dedim.

“seni biriyle mi karıştırdım yavşak,” dedi. “o sahte tebessümünle beni baştan çıkaralı tam iki yıl üç ay oldu. senin için annemden tarhana çorbası yapmayı bile öğrendim. bezelye yapmasını da. bütün bu süre zarfında bulaşıklarını yıkadım, gömleklerini ütüledim, halılarını süpürdüm, yerlerini sildim, tuvaletlerini fırçaladım. sen sigarayı bıraktığında kendini yalnız hissetme diye ben de bıraktım. sen sigaraya yeniden başladığında kendini iradesiz hissetme diye ben de yeniden başladım. yaz akşamları sahilde gezerken rüzgâr çıkar da üşürsün diye çantamın koluna hırkanı astım. bu orospu da senin için aynı fedakârlıkları yapacak mı zannediyorsun?”

emrah serbes / beni yine de sever misin?