bugün

1987 yılında Roboskî'nin kaderdaşı Gülyazı da doğmuşum. Onbir kardeşin ikincisiyim.

Onbir kardeşle hayata başlamak en az onbir kere umut demektir. Senin eksiğini kapatacak on kişi daha var demektir. Misal liseden sonra okuyamadığına üzülmek yerine, bayrağı bir sonrakine devretmek demektir. Ben öyle yaptım...

Beni içine kapanık bilenler, içimdeki nehirlerden habersizdiler. içimden hep coşar, coşardım da taşamazdım işte.

Darlığımızda kapımızı çalmamış devlet bir gün kapımıza dayanıp vatani görev tebliğ edince düştüm Kıbrıs yollarına...

Dile kolay, tastamam on sekiz ay hiç görmedim Gülyazı'nın karını güneşini, anamı kardeşimi...

'Etme oğul, bir yol gel görem' dediyse de anam, ah yoksulluk üç gün ara ver, al başımdan bu hasreti... Ha bu gün giderim ha yarın derken, tastamam on sekiz ay bir gidişlik yol parası bulamadan bitirdim mereti...

Gün geldi hasretlik bitti... Yeter ki ömür olsun, geçmeyen ne var ki?

Bu kez de anam dedi mürüvvetin... Kardeşimin okul harcırahı... Dedim ya, Roboskî'nin kaderdaşıdır Gülyazı... Hasretin bittiği yerde, bir hasret daha başlar buralarda. Kaçak işi dediğin haftada iki, bilemedin üç kez... Mürüvvetime mi, kilerde boşalmış un çuvalına mı? Neye yetecek!?

Kendimi Kerbela yollarına vurdum. 'Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir' demişler ya... Aylarca, birgün bizim için de bir güneşin doğacağı umuduyla çalıştım. Aylar sonra, paramı dahi vermediler. Bilemezdim, Kerbela deyip bağrına sığındığım Hüseyin'in şehrinde de en büyük patron kapitalizmin olduğunu...

Çaresiz Gülyazı'ya, her defasında bir bahaneyle kaçtığım "kaçağa" geri döndüm.

Sonra o malum gün geldi çattı... Babamla telefonda konuştuk o gün, kendisi yoktu evde. Analarım taş oldu, duvar oldular karşımda. Gitme diyorlardı baban yok bugün. Başka zaman gidersin. Bir anayı kırmak zordur. Lakin ben iki anayı kırdım o gün, çaresizliğimden aldığım güçle... Bu son dedim bir daha olmayacak. Şimdi düşünüyorum da, en azından sözümü tuttum!

Nevzat, Şêrvan ve Osman'ın arkalarına düşüp son yolculuğuma çıktım.

Eğer soracak olursanız bana; ne anladın bu hayattan diye; size derim ki;

Acıdır ecel şerbeti içilmez

üç derdim var birbirinden seçilmez

bir ayrılık

bir yoksulluk

bir ölüm...

Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;

Eğer beni öldüren bombalar adalet'i de öldürmediyse,

Adalet talep ediyorum...

Herkesin hakkı değil mi adalet?

Yoksa

O kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli,

Hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmay'a teşekkür mü etmeliyim?

görsel