bugün

geçen hafta, bir kız arkadaşla, müzik tarihi notlarını yanımızda, çalışmaya, simit sarayına gittik. ben, yine her zamanki gibi müthiş konsantre olmuş ve çalışma tutkusuyla yanıp tutuşmuş bir haldeydim. o sırada bizim çaylar geldi. çaylar masaya kondu, teşekkür etmek için kafamı kaldırdım, teşekkür edemeden bakakaldım.

o, ne sevimli, pek güzel bir siyahi kızdı öyle. bembeyaz dişleriyle, samimiyetiyle gülümsedi orda. feci etkilenmiştim. sımsıkı sarılmak istedim. ama baka ve kalakalmıştım. arkadaşım bana bişeyler söylüyordu. ben konudan çoktan kopmuştum.

gözlerim sürekli kızın üstündeydi. kız tekrar gelsin konuşayım diye iki çay daha söyledik. sınav mınav yalan olmuştu. çok heyecanlanmıştım. kendimden nefret ettim bir an. aptal aşık moduna girmiştim. ağzım açık kızı izliyordum... kız çayları getirdi. yaka kartında "salam" yazıyordu. arap olabileceğini düşündüm. pot kırmayım diye o konuya girmedim. "salam el simiidi sarayi" gibi aptalca bir espri yapıp zaten unufak olan şansımı, mikroskobik boyutlara indirmeyi hiç istemedim. sadece gülümsedim ve teşekkür ettim. o da gülümsedi ve gitti. en azından teşekkür etmiştim. hani, mal gibi bakadabilirdim.

aradan birkaç gün geçti. kız kafama takılmıştı bir kere. onunla kesinlikle bir şekilde konuşmam gerekiyordu. acaba gidip, direk erkek gibi "sizi ilk gördüğüm an aklıma takıldınız. mesainiz bittikten sonra eğer isterseniz bir yerde oturalım bişeyler yiyelim, içelim." dese miyim acaba? diye düşündüm. sonra, ya türkçe bilmiyorsa düşüncesine kapılıp vazgeçtim. ardından, google'dan araştırıp arapça bişeyler mi söylesem aşklı meşkli diye düşündüm. ordan bir yerden 50 cent gibi bir adam çıkar, dayak yerim diye bu fikirden de acilen vazgeçtim.

yapacak birşey yoktu. aynı kız arkadaşı yanıma aldım ve simit sarayının yolunu tuttuk. zaten oturduğumuzun dakikası kızı gördüm. çay söyledik, çaylar geldi. daldım iman gücüyle;

+ ee pardon!..
- buyurun.
+ ne zamandır türkiye'desiniz? merak işte..
- yedi senedir türkiye'deyim.
+ burda kendi başınıza mı kalıyorsunuz?
burda ne cevap vermişti hatırlamıyorum. bu soruyu sormamışta olabilirim. belki de kızı izlemeye dalmışımdır. bilmiyorum artık..
yaka kartında "selam" yazıyordu. ben niyeyse onu "salam" diye hatırlıyordum.
+ isminiz selam mı? salam mı yoksa?
dediğim gibi güldü de güldü. ne biliyim ya ben. arap olsa ismi salam olabilir belki hayli hayli. *
+ kaç yaşındasınız?
- 22
+ 15 yaşından beri burdasınız yani, iyi iyi çok iyi. nerelisiniz ya peki?
- ütopya'lıyım.
+ hmmm..
- ..

dedi ve gülümseyerek uzaklaştı. "dur, gitme!" diyeydim, kollarımı açaydım.. açamadım. sonuçta sapık damgası yiyip dayak yemek vardı ucunda.

aradan günler geçti. bugüne bugün, kız, o gülümseme ve saflığıyla aklımda ilk 11'deki yerini koruyor. doğru düzgün hiçbir şey söyleyemedim de kıza.. güya kızı yemeğe çıkarıcaktım. elde var sıfır. aklımda ise tek bir soru var. ütopya neresi lan?